MANSELİNA
Karanlıklar içinden çıkar gelir bir akşamüstü üzüldüğümüz her şey. Beklenmeye değmeyecek sandığımız çok şey oldu, beklenmeye değecek. Öyle ya, çok şey oldu bildiklerimizi unutturan ve çok şey olmadı olacak sandığımız. Kime ne anlatsam diye düşündüğümüz zamanlardan geliyoruz. Ufkumuzda her zaman uykusuzluk, cebimizde yarının yaşantısını temin eden ümitlerimiz var. Böyle de olmasaydı, yani şu kelepir umutlarımız çıkıp gelmeseydi bir yerlerden kim bilir nice olurdu halimiz. Sen tabi soruyorsun haliyle, zaten nice değil mi halimiz diye. Ben de gülümsüyorum sana. Ağlıyorum sana. Candan Erçetin dinliyoruz. Suçlayacak onca şey varken uzaklar zor geliyor bize. Üstümüzde birbirimizin çelik yelekleri. Namlularımız birbirine dönük. Öyle çok biliyoruz ki nereden vurulursak vurulalım acıyanın kalbimiz olacağını... Susuyoruz. Yıprandık diyoruz sonra. Yıprandık çünkü. Bazen elimizde olmadan, bazen dolamadan dilimize. Hele bir de seninle şu sarılamadan ayrılışlarımız. Muhtemel vakitlerde değil de, en olmadık zamanlarda kovuklara saklanmamız.
Ben o kovukta çok şey biriktirdim. Gazete küpürleri, dergi sayıları biriktirmek gibi alışkanlıklarım oldu.Her sabah yüzümü yıkamadan önce kahvemi hazırladım. Film izlemediğim tek gecem olmadı. Bazı geceler hiç film izlemedim. Duvarlara baktım saatlerce, bilmediğim şarkıları dinledim, seni düşündüm. O gecelerin sabahları zor oldu. Okula uyanmadım, işe gitmedim, haberlere bakmadım.
Tutunacak bir dal aradım tabiri caizse. Sen de biliyorsun ki, en çürük dalı tuttum her seferinde.Seni. Ne yazık bana, dalına tutunduğum ağacın kovuğu nasip olmadı hiç
Yine de ağaçları kesmesinler.
MEHMET ZORLU