SAKLANKAÇ
Önce bir tarafa doğru gidiyor adımlarım, kısa bir süre sonraysa tersine yöneliyor. Arada aynanın karşısına geçiyor ve başımı kaldırıyorum. Gördüğüm suret tanıdık gelmiyor. Bu anlık bir sinirlenmeye dönüşüyor daha sonraysa boş vermişliğe bırakıyor kendini. Sigaram bittikten sonra tuvaletten çıkıyorum. Görüş gününün yakınlarda olmadığı geliyor aklıma. Rahatsız olmuyorum bu düşünceden. Bulunduğum konumu değiştirmek konusunda istekli değilim. İmkanım olsaydı doğduğum yerde, doğduğum odada ölmek isterdim. Hareket etmek yaşama başkaldırmak gibi geliyor bana. Başkaldıranlardan hoşlanmıyorum. Söylemlerimde herhangi bir sistem eleştirisi olduğu sanılsın istemem. Çünkü sisteme dahil olmak, sisteme başkaldırmaktır. Ben sistemden de soyutluyorum kendimi. Odama dönünce dikkatimi kitaplarım çekiyor. Okumadığım yüzlerce kitabın, izlemediğim yüzlerce filmin anlık mutluluğu ayak uçlarımdan başlayarak içime doluyor. Cahilliğin erdemini; koşullu, satın alınmış bilgiye tercih etmişimdir her zaman. Penceremin kenarına kuşlar konmuyor, sokağımda çocuklar oyun oynamıyor, bir mahalle bakkalımız yok. Hayat filmlerde ve kitaplarda anlatılanın aksine romantizm içermiyor. Odamın bir duvarını boydan boya kaplayan pencerelerim kapalı, perdeler içeri ışığın girmesini engelliyor. Alt kattan gelen gürültüler duyuyorum. Üst kattan gelen gürültüler duyuyorum. Gelen gürültüleri çocukluğumdan beri duymuşumdur. Annem sese duyarlı olduğumu ve iyi bir müzisyen olabileceğimi söylemişti ben küçükken. İnanmıştım. İnanmamam gerekirdi. Ben bu hayata geldiğimde kulağıma iki şey fısıldamışlar: Önce ismimi, ardındansa bu isimden başka hiçbir şey elde edemeyeceğimi. Bir müzisyen olamayacağımı, baba olamayacağımı, insan olamayacağımı fısıldamışlar kulağıma. İnanmamıştım bunlara. İnanmam gerekirmiş. Masamın üzerinde duran yemek artıklarını bir peçetenin yardımıyla tek bir hamlede çöp poşetine doldurup, kendimi yatağıma atıyorum. Bir günün on beş-on altı saatini yatağımda geçiririm. Kimi zamanlar uyur, kimi zamanlar düşünür, kimi zamanlar da ölü taklidi yaparım. İnsanlar yaşarmış gibi yapar genellikle. Mutluymuş gibi davranırlar, sakınırlar kendilerini, saklanırlar birbirlerinden. Ben kimseden saklanma gereği duymadım bugüne kadar. Belki de herkes benden saklandığı için. Oyundan önce ısrarla söylememize rağmen, sınırların dışında saklandı herkes ben yumduğumda gözlerimi. Kimseyi bulamadım. Kimseyi sobeleyemedim henüz. İnsan belirli bir süre geçtikten sonra aramayı da bırakıyor. Yirmiye kadar sayıyor ve gözlerimi açıyorum. Biraz yürüyor, etrafta dolanıyor ve en sonunda vazgeçiyorum. Temelli bir vazgeçiş değil bu. Tekrar sayıyorum. Bu sefer otuza kadar. Gözlerimi açıyor ve yürümeye başlıyorum. Bu arayışlar yoruyor. Bazı zamanlar düşünmekten alamıyorum kendimi. Benden başka kimse oynamıyorsa, kim kaybedecek?
küçük adam