21 Eylül 2015 Pazartesi

                    
                        CARPE DİEM

Yorgunum
Az da değil
Hani şu oturduğum sandalyeden kalkamayacak
Şu cümleyi senli kelimeler kullanıp bitiremeyecek kadar yorgunum
Carpe diem diyemedik henüz
Yaşamak nedir bilemedik henüz
Doğrudur yağmur yağıyor
Ben sana yazıyorum o da doğrudur
Her yağmur damlası bir dize oluyor sanki hayalinin aynasında
Ama şunu bilsen iyi edersin
Sıkıldım seni hayali aynalarda aramaktan
Yanımda olsan
Belki yağmur dururdu
Belki bu savaşlar biterdi biz olsak
Çocuklar ölmezdi sen gülsen
Denersen denerim
Sen istersen ben de isterim


Yorgunum
Az da değil
Hani şu oturduğum sandalyeden kalkamayacak
Şu cümleyi senli kelimeler kurup bitiremeyecek kadar yorgunum
Carpe diem diyemedik henüz
Yaşamak nedir bilemedik henüz
Çocukken meyilli değildim alkole
Doğrudur tütün kullananların bir aptaldan farkı yoktu gözümde
Ama unutturamadı seni
Annemin iki liraya aldığı elma şekerleri
O ayıcık jelibonlar gizleyemedi yokluğunu
Ben de istemezdim her sabah babam gibi öksürmeyi
Ama hoşuma gitti yokluğuna kaldırılan kadehler
Ya birini ya bir şeyi sevmek lazımmış illa
Gereklilikmiş sevmek
Ben de meyhaneleri sevdim yokluğuna içtiğim her anlamsız gün

Üç olacak lütfen anla artık

Yorgunum
Az da değil…
Ama gelsen belki de düzelir bu ruhsal sanılar
Gelsen
Belki de haykırır tüm dünya

CARPE DİEM ! !

CARPE DİEM ! ! !

                                                                                        KÜÇÜK ADAM
UZAY MEKİĞİNDE ULVİ BİR SEVDA

Senden çok alakasız bir bahar gecesi
Ve seni düşünmeye yeltendiğim bulutsuz bir gökyüzü
Mistik düşüncelerden epey kurtulmuş
Ve kurutulmuş güllerin anımsattığı aşk lisanından epey uzak kaldığım bir gece
Bu gece...

Edebi hatıralardan kaçındığımdan sebep
Aşkını bertaraf etmek uğruna hayali aşk yolculukları tasarlayan,
Eski bir Yunan filozofuyum şu saatler.
Kurguladığım tüm matematiksel işlemlerin ertesinde,
Karşılaştığım fiziksel bir aksaklığa bürünüyorsun
Üstelik tam vazgeçmek üzereyken,
Ulaşmak istedğim mutlu sonumsun,
Bilmiyorsun.

Şimdi senden uzakta olmak,
Ne denli kuramsal bir bozukluksa
Bir o kadar timsalidir,
İnancın
Bir o kadar timsalidir
İçimden koparamadığım
Sensiz olmak inançsızlığımın

Kabul görelim ki hüsrana sürüklendik
Yine cebimde kanayıverdi,
Astrolojik umutlar ve yarın.
İnan bana Ay olursun fikrimce
Yaklaştıkça büyürsün gözümde,
Nice kırdan baktığım Toroslar gibi.
Hem bu samimi bir dik duruştur
Sana ne kadar uzaktan baksam da
Gözümden alamazsın oyuklarını
Ve bil ki öperim göz oyuklarından
Karşımda yükselen şu İstanbul
İyice cilalanmış şu yerleşim yerleri mesela
Hiçbiri hislerimi sıyıramaz
Senin vazgeçilemez o ıssızlığından


                                                                                   MEHMET ZORLU
ŞÜPHECİNİN NOT DEFTERİ

Yeni yetme anlamsızlıklar bunlar
Karşı kaldırımda esnafa sığınmış bir tavla masası,
Denize bakan caddede ötüşen martılar,
Güneş vurunca elaya çalan şu gözlerim,
Niyetini bahtsızlığına vurmuş sarhoşlar...
Hepsi biraz değişmiş gibi

Gereksizce laciverde kaçmış gökyüzü
Bana sorsan abartılmış.
Ilık bir ilkbahar vuruyor genizlerime
Oysa henüz erken fikrimce.
Hem baksana haksız haklıda hakka koşar olmuş
Bu işte var ya bir terslik
Bana sorsan öyle değil

Neticede sinsi huzurlar sinmiş banklara
Çocuklar okuldan erken çıkmış
Erken doğmaya meyilli bütün bebekler
İstisnasız bir şekilde geç kalınmış öğle tatili dönüşlerinden
Herkesin ortaklaşa kullandığı bir telaş...
Aslında hala zamanım var

Dumanı ele veriyor vapurları
Öyle ses falan çıkardıklarına şahit olmadım
Kaçar gibi herkes
AFEDERSİNİZ
Her şey ve herkes
Fitne fesat mı dersiniz ben karışmam
Ama fikrimi soracak olursanız eğer
Değişmekten ziyade
Başka bir dümen dönüyor ortalıkta.
                                                                               


                                                                                           MEHMET ZORLU