KAHVE TADINDA KISA ZİYARET
“Henüz
kimin geldiğini bilmiyorum ama öğreneceğim’’ dedi ve yavaş yavaş doğrulmaya
başladı yerinden. Koridora doğru yönelirken mutfağın ışığını kapatmayı ihmal
etmedi. Kapının önüne yetiştiğinde aynaya dönüp saçlarını düzeltti, kimin
geldiğini gayet iyi biliyordu. “Bu ne güzel sürpriz” kapattı kapıyı. Mutfağın
ışığını açıp kahve için tek kişiye yetecek miktarda su döktü cezveye. Ardından
salona döndü ve tek kişilik koltuğuna yerleşti. İşten güçten bahsettikten sonra
mutfağa döndü, bardağa bir buçuk kaşık kahve biraz da şeker boşalttı. Kaşıkla
birkaç defa karıştırıp salona döndü. Mutfağın ışığını kapatmayı ihmal etmedi.
Kahvesini yudumlarken yan sehpadaki sararmış kitabı aldı eline. Kaldığı yerden
okumaya devam etti. Tam sayfayı çevirmek üzereydi ki durdu birden
-Senin
yüzün neden asık böyle? Canın bir şeye mi sıkkın? dedi gayriciddi bir hal
takınarak.
“Aman
bana ne bir de seninle mi uğraşacağım. Sen ne kaygısız bir adamsın öyle. Yüzünün
haline bak, kırk yıldır tıraş olmamış gibisin. Başımıza Robinson Crouse mi
kesildin bu yaştan sonra. Gün olsun evden çık, sokakları gez, Moda’da kızlara
laf at, ne bileyim git Eminönü’nde balık ekmek ye. Azıcık yaşadığını hatırla
moruk. Lan senin yaşındaki adamlar koluna fıstıkları takıp gününü gün ediyor, o
bar senin bu eğlence benim gençliğine gençlik katıyor. Sen orada oturmuş yok
Freud bunu demiş yok Werther’e yazık olmuş. Sana ne oğlum sen mi kurtaracaksın
Werther’i? Hayır hayır bana istiklali anlat, Karaköy’de gördüğümüz taş gibi
karıları anlat. Bana ne lan Armand Duval’dan? Bak kahven de soğumuş yine, şu
illeti bir türlü sıcak bitiremedin. Bak bak somurtuyor bir de. Tamam otur
yerine, demedik bir şey otur. Oğlum otursana ne bu tavırlar. Film izleyecekmiş.
Pehh. Tarantino mu bakacak sana büyüyünce, Nolan mı yapacak akşam yemeğini
aptal! Tamam lan git nereye gitmek istiyorsan siktir git!”
Yerinden
kalktı, sehpadaki soğumuş kahveyi alıp mutfağa bıraktı. Çıkarken mutfağın
ışığını kapatmayı ihmal etmedi. Kapının yanındaki aynanın karşısına geçti,
saçlarını düzeltip “hadi kendine iyi bak moruk” dedi. Mutfağın ışığı yüzüne
vuruyordu.