5 Şubat 2016 Cuma

KAHVE TADINDA KISA ZİYARET

“Henüz kimin geldiğini bilmiyorum ama öğreneceğim’’ dedi ve yavaş yavaş doğrulmaya başladı yerinden. Koridora doğru yönelirken mutfağın ışığını kapatmayı ihmal etmedi. Kapının önüne yetiştiğinde aynaya dönüp saçlarını düzeltti, kimin geldiğini gayet iyi biliyordu. “Bu ne güzel sürpriz” kapattı kapıyı. Mutfağın ışığını açıp kahve için tek kişiye yetecek miktarda su döktü cezveye. Ardından salona döndü ve tek kişilik koltuğuna yerleşti. İşten güçten bahsettikten sonra mutfağa döndü, bardağa bir buçuk kaşık kahve biraz da şeker boşalttı. Kaşıkla birkaç defa karıştırıp salona döndü. Mutfağın ışığını kapatmayı ihmal etmedi. Kahvesini yudumlarken yan sehpadaki sararmış kitabı aldı eline. Kaldığı yerden okumaya devam etti. Tam sayfayı çevirmek üzereydi ki durdu birden
-Senin yüzün neden asık böyle? Canın bir şeye mi sıkkın? dedi gayriciddi bir hal takınarak.
“Aman bana ne bir de seninle mi uğraşacağım. Sen ne kaygısız bir adamsın öyle. Yüzünün haline bak, kırk yıldır tıraş olmamış gibisin. Başımıza Robinson Crouse mi kesildin bu yaştan sonra. Gün olsun evden çık, sokakları gez, Moda’da kızlara laf at, ne bileyim git Eminönü’nde balık ekmek ye. Azıcık yaşadığını hatırla moruk. Lan senin yaşındaki adamlar koluna fıstıkları takıp gününü gün ediyor, o bar senin bu eğlence benim gençliğine gençlik katıyor. Sen orada oturmuş yok Freud bunu demiş yok Werther’e yazık olmuş. Sana ne oğlum sen mi kurtaracaksın Werther’i? Hayır hayır bana istiklali anlat, Karaköy’de gördüğümüz taş gibi karıları anlat. Bana ne lan Armand Duval’dan? Bak kahven de soğumuş yine, şu illeti bir türlü sıcak bitiremedin. Bak bak somurtuyor bir de. Tamam otur yerine, demedik bir şey otur. Oğlum otursana ne bu tavırlar. Film izleyecekmiş. Pehh. Tarantino mu bakacak sana büyüyünce, Nolan mı yapacak akşam yemeğini aptal! Tamam lan git nereye gitmek istiyorsan siktir git!”

Yerinden kalktı, sehpadaki soğumuş kahveyi alıp mutfağa bıraktı. Çıkarken mutfağın ışığını kapatmayı ihmal etmedi. Kapının yanındaki aynanın karşısına geçti, saçlarını düzeltip “hadi kendine iyi bak moruk” dedi. Mutfağın ışığı yüzüne vuruyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder