Ya da bunun gibi bir şeydi.
28 Ağustos 2017 Pazartesi
ŞARAP
Denize atılan şarap şişesi hatırlanır bu gece
İçinde basit bir bahsin geçtiği
İki İtalyan takımının adı saklı
Bilir misin bilmem
Ancak bir şeylerin kanıtıdır bu dünyaya
Bir şeyler söyleyemediklerimdir
Bir şeyler anlayamadıkların
Anlayamadıkların insanın gördüğü bir hamam böceği kadar çirkin
Hamam böcekleri bu coğrafyanın kurtarıcıları
Bir merdivenin en gizli yaşam arkadaşları
Bütün bunların sorumlusu
Üstelik tüm çirkinliklerin de
Dört yaşındaki bir kızdır
Kimine göre güzel,kimine göre çirkin
Bazenleri eksik bir şiir
Bazenleri denizin getirdiği yalandan huzur sesleri
En önemlisi ise yalana ortak olan sevdadır
Sevdalar dünyamızın kurtarıcıları
Bütün kurtarıcılar bitirir yaşanmışlıkları
Canım annem
Anlamazdı hiçbir zaman söylenen yalanları
Filistinli bir çocukla aynı anda öldürüldüm
Aynı anda aldatıldı MUHSİN BEY
Sen ve ben
Yani aklınıza gelebilecek bütün zıtlıklar
Bütün alışılageldik ayrılışlar
Bir de ayrılıklar
Kabulüm değildir
En az iktidarına zalimin
Ve kılıcına Yezid'in
Direndiğim kadar
Direneceğim
Küçük Adam
17 Ağustos 2017 Perşembe
ON ÜÇ
Güneşli karanlıklarla aydınlanan gecelerde
Gülebileceğimiz zamanlarımız da olacak elbet
Sıcaktan nasır tutmuş ayak tabanlarımızla ve incinmiş kalbimizle
Gülebildiğimiz zamanlarımız oldu bizim
İnan yani
Sana ve bizlere
Odanın tam ortasındaki ama tam ortasındaki,tam ortasındaki
Odun sobasında demlenen çayı bekleyen çocuğun güzel bir gelecek hayaline inandığı gibi
Tanrının yağmurla dünyamızı arındırdığına inandığı gibi
Adalet bekleyen öğretmenlerin,amelelerin,insanların
İnsanın insana inandığı gibi inan yani
Bütün yalanlara
Bütün acılara inan
İntihar etmek için on üç nedenin var
İntihar etme aman!
Küçük Adam
14 Ağustos 2017 Pazartesi
İSTİSNASIZ DENGE
Zürafaların uzun bacakları, altı metreye dek yükselen boyunları, akasya ağacına meydan okuyan dilleri ve çöl koşullarına dayanaklı derileri vardır. Üstelik güçlü bağışıklılık sistemleri onları çokça enfeksiyona karşı korur.
Bazen hayatta kalmak için sandığımızdan çok bahanemiz vardır. Bir araya gelmiş toplumların bireyselleşmesinde saklı tekliğimiz bunu bazen fark edemez. Hadi bu tekliğe daha bilindik bir isim koyalım. Yalnızlık...
Bir sabah kendinizi ölümünüzle baş başa gördüğünüzde, bu vaziyetin korkutuculuğundan da ürkerek uyanmak isteyeceğiniz rüyada, çıkış kapınızın önüne ağır bir uyku park etmiş olabilir. Buna rüya demeyeceğimiz uyanmış olmalı zihnimizde. Bu düpedüz kabustur. Fakat hangi birimiz kabuslarını bilindik kimlikleriyle içeriye alır ki. Bu düpedüz düzenbazlık. Şimdi kabusumuza kaldığımız yerden devam edelim. İlk önce çalan telefonlara karşılık veremediğinizi, köpeğinizin açlıkla büyüyen haykırışını, kapıcınızın kat temizliği sebebiyle çaldığı zilinizin karşılık bulmayışını düşünün. Olayı burada kendi adınıza dramatikleştiren tek bir unsur var. İçerideki cansız beden sizsiniz. Işığınız dört gündür açık, köpeğiniz feryat figan... Fakat ölümünüzü ele veren daha sahici bir sebep var artık. Kokuyorsunuz. Bunu böyle gelişi güzel söylememiz fazlasıyla iyimser. Leş kokuyorsunuz. Karşı komşunuz bu kokuya ve gürültüye dayanamayıp ilgililere bildiriyor durumu, muhtemelen gelen kokunun artık sesi çıkmayan köpekten sebep olduğunu düşünüyor. Yanılıyor. Kokan sizsiniz. Kendilerine has yöntemle içeri dalan polisler gömleklerinin yakasıyla burnunu kapayıp olduğunuz, hayır hayır öldüğünüz odaya giriyor.
İnanın bana hiçbir kabus bundan sonrasını görememiştir.
Soluduğumuz ilk nefesle birlikte sırtımızdan atamayacağınız topluluğumuza merhaba deriz. İlk yaşam belirtilerimizle birlikte, iliklerimize işlenen en geçerli zıtlığı öğreniriz. Almak ve vermek. Hayatta kalmak için sandığınızdan az bahanemiz vardır, üstelik çoğu zaman tektir bu bahane: Alacaklarımızın daima vereceklerimizden çok olması hissiyatı. Sizden, çekirdek ailenizden, şehrinizden, ülkenizden, geçmişinizden ve onu getiren geleceğinizden şüphe etmeyeceğiniz ortak ruhumuz.
Zürafaların yalnızca üçte biri gelişmişliklerini tamamlayıp yetişkin birer zürafa olurlar. Bu, aslanların vazgeçilemez alacaklılığıdır.
Mehmet ZORLU
10 Ağustos 2017 Perşembe
SÜRÜNCEME GÜNCESİ
Derilerin üzeri ter tutmuyor
Yalın ayaklarımız uzun ve pak
Ayrıca tüm bu anlattıklarımız
Ve üstünden atamadığımız sayısız söylence
Ertelenmiş bir yaz tatiline benziyor
Sen sokağı dönmeyince.
Sana ulu ve ağdalı cümleler
Ve sevgi selleri
Ve tüm servetim..
Tam burada hüznüm çağlıyor.
Hayat ne de pahalı
Yine de bahsetmekten alıkoyamadığım;
Bir yanlış anlaşılmayla yediğim tokada,
Saçından aşırdığım köpekli tokaya.
Üstelik geçmemiş olana bir de...
"Geçmiş" diyorsun.
Yine de geçmiş olsun.
Çekip gitmekle ilişik
Sıradan ve saygısız
Ayrıca hakiki yollar kuruyorum
Tam bu sırada sokağı dönme hissin tünüyor
Aklımı alıyorsun.
Bunu aklım almıyor.
Mehmet Zorlu
4 Ağustos 2017 Cuma
BİR ŞEYLER
Bir bardak su koyarlar önüme,bir bardak çay
Yeşil ile morun birbirine karışmışlığıdır akşamlarım
Bir dal yalnızlık var,süslü bir yirmi birinci yüzyıl vazosunun içinde bir dal çiçek
Bir garip insanla beraber bir ben
Tekliğin betimlemesinin en minimal halidir anlatmaya çalıştığım
Rahatsız eder,ben olmam
Suyuma da çayıma da dokunmam
Çünkü ne çay benim istediğim çay,ne de su içmekten hoşnut olur bir yalnız adam
Bir bardak çay geri gider,bir bardak su
Bir garip insanla beraber bir ben
Ahı alınmış,ah almış
Birilerini üzüp,birileri tarafından üzülmüş
Kimse giremesin diye dondurmaların yanından geçip içeri
Bir abdal ve kızını kapıya koruma diye atadım bugün
Abdala bir çay,kızına da bir tiramisu ısmarladım
Küçük Adam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)