İSTİSNASIZ DENGE
Zürafaların uzun bacakları, altı metreye dek yükselen boyunları, akasya ağacına meydan okuyan dilleri ve çöl koşullarına dayanaklı derileri vardır. Üstelik güçlü bağışıklılık sistemleri onları çokça enfeksiyona karşı korur.
Bazen hayatta kalmak için sandığımızdan çok bahanemiz vardır. Bir araya gelmiş toplumların bireyselleşmesinde saklı tekliğimiz bunu bazen fark edemez. Hadi bu tekliğe daha bilindik bir isim koyalım. Yalnızlık...
Bir sabah kendinizi ölümünüzle baş başa gördüğünüzde, bu vaziyetin korkutuculuğundan da ürkerek uyanmak isteyeceğiniz rüyada, çıkış kapınızın önüne ağır bir uyku park etmiş olabilir. Buna rüya demeyeceğimiz uyanmış olmalı zihnimizde. Bu düpedüz kabustur. Fakat hangi birimiz kabuslarını bilindik kimlikleriyle içeriye alır ki. Bu düpedüz düzenbazlık. Şimdi kabusumuza kaldığımız yerden devam edelim. İlk önce çalan telefonlara karşılık veremediğinizi, köpeğinizin açlıkla büyüyen haykırışını, kapıcınızın kat temizliği sebebiyle çaldığı zilinizin karşılık bulmayışını düşünün. Olayı burada kendi adınıza dramatikleştiren tek bir unsur var. İçerideki cansız beden sizsiniz. Işığınız dört gündür açık, köpeğiniz feryat figan... Fakat ölümünüzü ele veren daha sahici bir sebep var artık. Kokuyorsunuz. Bunu böyle gelişi güzel söylememiz fazlasıyla iyimser. Leş kokuyorsunuz. Karşı komşunuz bu kokuya ve gürültüye dayanamayıp ilgililere bildiriyor durumu, muhtemelen gelen kokunun artık sesi çıkmayan köpekten sebep olduğunu düşünüyor. Yanılıyor. Kokan sizsiniz. Kendilerine has yöntemle içeri dalan polisler gömleklerinin yakasıyla burnunu kapayıp olduğunuz, hayır hayır öldüğünüz odaya giriyor.
İnanın bana hiçbir kabus bundan sonrasını görememiştir.
Soluduğumuz ilk nefesle birlikte sırtımızdan atamayacağınız topluluğumuza merhaba deriz. İlk yaşam belirtilerimizle birlikte, iliklerimize işlenen en geçerli zıtlığı öğreniriz. Almak ve vermek. Hayatta kalmak için sandığınızdan az bahanemiz vardır, üstelik çoğu zaman tektir bu bahane: Alacaklarımızın daima vereceklerimizden çok olması hissiyatı. Sizden, çekirdek ailenizden, şehrinizden, ülkenizden, geçmişinizden ve onu getiren geleceğinizden şüphe etmeyeceğiniz ortak ruhumuz.
Zürafaların yalnızca üçte biri gelişmişliklerini tamamlayıp yetişkin birer zürafa olurlar. Bu, aslanların vazgeçilemez alacaklılığıdır.
Mehmet ZORLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder