30 Kasım 2017 Perşembe
CANIM OĞLUM ABDULLAH
Ayşe hanım yinelediği cümlelerle torununu uyandırmaya çalıştı."Abidin,abidin...!Kalk artık eşek sıpası seni,yiyeceksin bak terliği kafana."Ayşe hanım torununun bu şekilde uyanamayacağının farkındaydı.Yaşlılıktan mı yoksa alışkanlıktan mı bilinmez,her öğlen önce seslenirdi ona."Önce güzellikle" derdi ya eskiler.Abidin güzellikle anlamazdı.Yanına gidip başını okşasan,"Haydi canım oğlum kalk." desen de uyanmazdı.Ayşe hanım mutfaktan aldığı su bardağı ile girdi odaya.Gece kırılan saat camının parçaları hala yerde duruyordu.Temizlememişti Ayşe hanım onları.Bardağı komodinin üstüne bırakıp perdeyi çekti.Abidin biraz irkilmişti.Pencereyi açtıktan sonra elini bardağın içine sokup ıslak ellerindeki suyu Abidinin yüzüne doğru sıçratmaya başladı."Of babaanne..." Abidin o kadar güzel uzatırdı ki o sondaki 'e' harfini,Ayşe hanım "o anlar için yaşıyorum ben" derdi komşularına yaptıkları günlerde."Oflama eşek sıpası oflama,yine nerede söndürdün feneri?Kurban olayım içme oğlum artık,bırak şu zıkkımı.
Esselamü aleyküm ve rahmetullah
Esselamü aleyküm ve rahmetullah
Ayşe hanım kapalı olan gözlerini açtı.İlerleyen yaşı ve romatizmalı dizleri namaz sonlarını ağrılı bir eyleme çeviriyordu.Dizlerinin üzerindeki baskıdan kurtulmak için ayağa kalktı.Seccadesini katlayıp,sağ tarafta bulunan aynalı dolabın en üst çekmecesine koydu.Kendi odasından çıkıp Abdullahın odasına doğru yavaş adımlarla yürüdü.Yolda söylenmeyi ihmal etmedi."Sen bana yardım et yüce ya rabbim,sen büyüksün,sen yardım et bana."Abdullah yatağında yatıyordu.Tekerlekli sandalyesi yatağın hemen yanı başındaydı.Yatağın yanında duvara sabitlenmiş halde bir kitaplık,içinde de bir sürü kitap vardı."Abdullah kalk haydi,günaydın oğlum saat yediye geliyor bak."Cevap yoktu.Kırk üç yıldır iyi bir evlattı Abdullah.Yirmi üç yıl boyunca çok kötü bir eş olmuştu karısına,yirmi yıl boyunca çok iyi bir baba olmuştu evladına.Lakin son altı aydır bir ölüden farksızdı.Tekerlekli sandalyesinde,belden aşağısı felç olmuş bir ölüydü Abdullah.Hiç konuşmamıştı altı aydır,hiç ağlamamıştı.Sadece kitaplarını okuyordu.Tek yaptığı okumaktı.Ayşe hanım anahtar deliğine sokulmaya çalışılan anahtarın sesini duydu.Genelde Cumartesi sabahları Abidin eve zil,zurna sarhoş gelirdi.Ayşe hanım hemen odadan çıkıp kapıyı kilitledi,daha sonra da girişe doğru yöneldi.O kapı oğlu ile torunu arasındaki Çin Seddi idi."Bekle kuzum geldim."Ayşe hanım Abidin'e kapıyı açıp,onu karşıladı.
-Hoş geldin oğlum
-Ayşe sultan,bak ben geldim yine.
-Ne bu halin Abidin? Neden içiyorsun bu kadar kurban olsun babaannen sana yapma oğlum,yapma
-Ölmek için içiyorum babaanne,babam gibi olmak içiyorum.Ama bak bugün başaramadım.Bugün de ölemedim ben.Hani babamın oğluydum ben,öyle demez miydin bana küçükken?
Abidin kapının önünde dizlerinin üzerine çöküp ağlamaya başladı.Ayşe hanımın da gözleri dolmuştu
-Annemi öldürdün lan şerefsiz duyuyor musun beni lan?Senin ben amına koyayım,amına
-Abidin yapma oğlum,gel haydi yatalım babaannesinin birtanesi haydi gel
-Ağlama babaanne,ağlıyor muyum ben,bak bana,bak bana babaanne!Ağlama!
Abidin yumruğunu sol tarafında bulunan ayakkabılığa vurdu.Ağlamaktan korkan her güçlü! erkek gibi göz yaşlarını Ayşe hanımdan saklamaya çalıştı.Ayşe hanım torununa sarıldı.Abidin salya sümük vaziyette kendisine sarılan babaannesine karşılık verdi.Daha sonra hızlı adımlarla odasına gitti.Ayşe hanım mutfağa geçip yüzünü yıkadı.Lavabonun üstünde bulunan çekmeceyi açıp,tuzluğun arkasına sakladığı sigarayı aldı.Sigarasını ocaktan yakıp sandalyeye oturdu.Abidin'in odasından gelen sesle irkildi.
Abdullah yastığının altından çıkarttığı kitabı alıp dün akşam kaldığı yerden okumaya başladı.Son sayfasında bırakmıştı kitabı.Kitaplar doğru zamanlarda son bulmalıydı,tıpkı hayatlarımız gibi.
"Umarım kendisine duyulan olağanüstü aşktan ve öyküsünün yazıldığından bir gün haberi olur.Belki de,küçük deniz kabuğu kolye,ikizinin yerini fısıldıyordur.Ben,o birbirinin eşi deniz kabuklarının tılsımlı olduklarına inanıyorum.Artık sık sık atıldığım tehlikelerde,hiç yanımdan ayırmıyorum kolyeyi ve her sabah uyanır uyanmaz ona dokunuyorum.Günün birinde kendi kendine kırıldığını görürsem eğer,anlayacağım,Kabuk Adam Tony,bilmediğim bir yerde bilmediğim bir şekilde ölmüş."
Abdullah kitabın en arkasında bulunan boş sayfasına not almaya başladı.
Kazadan sonra sessizleştiğimi düşünüyorsunuz.Kaza yaptığım için,karımın ölümüne sebebiyet verdiğim için sessizleştiğimi düşünüyorsunuz.Sakat kaldığım için konuşmuyormuşum.Ben Abdullah,öldüğüm için kaza yaptım.Karım beni öldürdüğü için sakat kaldım.Psikolojik durumumun fiziksel ilanından önce gerçekleri bil diye kalemi elime aldım oğlum.Anne,keşke benim için de biraz çaba gösterseydin.Babama verdiğin sevginin kırıntısı bile bana yeterdi.Her sabah odama geldin namazını kıldıktan sonra.Uyandırdın,yemeğimi bıraktın masama,bezimi değiştirdin.Yaptıklarının zorunluluktan olduğunu anlayacak kadar yaşadım bu hayatı anne.Hiç sevgiyle bakmadın gözlerime.Hatırlar mısın? Babam beni hep döverdi küçükken,"Sebepsiz yere dayak yiyen adam,dayak yiyecek sebep yaratmaz Ayşe" derdi sana.Sen gelir yaralarımı sarardın.Sen babama hiç karşı çıkmadın anne.Sen bana hiç "iyi misin oğlum?" demedin.Önleyemediğin,hatta bir nevi sebep olduğun yaralara pansuman yapmak seni anne değil,hemşire yapar.Bunu sakın unutma anne.Abidin'e babaannelik yap,hemşire olma!
Ben Abdullah,karısı tarafından defalarca aldatılmış Abdullah.Gururunu buruşturup bulduğu ilk çöp poşetine yirmi beş yaşında atmış Abdullah.Doğru duydun Abidin.Bunu ilk öğrendiğimde annen sana hamileydi oğlum.Kıyamadım sana,gençlik dedim.Eğdim başımı.O adam gitti başkaları geldi.Hepsi sondu annen için.Çok düşündüm çekip gitmeyi.Senin doğduğun gün seni de anneni de terk etmeye karar vermiştim.Sonra seni gördüm oğlum.Yüce Allahımın bana sunduğu en büyük hediyeydin sen.Benim tek kişilik koca ailem oldun bir anda.Ben bütün hayatımı senin için yaşadım oğlum.Anneni kötü bilme diye çektim sineye her şeyi.Ama o kaza günü öğrendiklerimin yükü ben ve annen nefes alırken kaldırılamayacak kadar büyük ve iğrençti oğlum.Başaramadım kendimi de öldürmeyi beni affet.Şimdi yarım kalan işimi tamamlayacağım.Kendime bir söz vermiştim.Kitaplığımdaki bütün kitaplar bitene kadar gözlerimin içine bakıp,beni affetseydin bunu yapmayacaktım.Kitaplar bitti Abidin.Eğer merak içindeysen hala kaza gecesi ne öğrendin diye.Babaannene sor Abidin.Anlatsın sana şerefsiz kocasının ölmeden önce yaptıklarını.Kendine dikkat et aslanım.Ne olur çok içme,kurban olsun baban sana bırak şu zıkkımı Abidin bırak...
Abidin uyandıktan sonra yatakta biraz daha uzanıp kendine geldi.Komodinin üstündeki bardakta kalan suyu içip telefonundan saate baktı.Öğlen olmuştu.Saat neredeyse ikiye geliyordu.Kırılan saat dikkatini çekti.Hayal meyal hatırlıyordu sabah olanları.Yanlış yaptığının farkındaydı.Uzun süredir yanlış yapıyordu.Odasından çıkıp babaannesinin yanına gitti.
-Ayşe Sultan günaydın,çok üzmedim demi seni sabah?
Kafasını babaannesinin göğsüne koyup sarıldı.
-Üzdün Abidin,üzdün oğlum
-Ondan mı bu surat bakalım,küs müyüz hala?
-Ben sana kıyabilir miyim eşek sıpası,otur da kahvaltını et haydi
-Önce bir işim var babaanne uzun süredir yapmam gereken bir şey var
Abidin babaannesinin yanından çıkıp babasının odasına doğru yöneldi.Kapıyı açtığında babası yatakta kanlar içinde yatıyordu.Ayşe Hanım Abidin'in haykırışlarını duyar duymaz odaya doğru koştu.Oğlunu o halde gören Ayşe hanım tek kelime dahi edemeden bayıldı.
Ayşe hanım sigarasını bitirdikten sonra kendine bir bardak su koydu.Bismillahirrahmanirrahim dedikten sonra suyun yarısını içip bardağı mutfak tezgahına bıraktı.Mutfaktan çıkıp Abidinin odasına yöneldi.Kapı kapalıydı.İçeri girdiğinde yerde kırılmış olan saati gördü.Abidin kıyafetlerini bile çıkartmadan uyumuştu.Gidip Abidin'i öptü.Odadan çıktıktan sonra mutfağa dönüp bulaşıkları yıkadı.Ardından her sabah izlediği sabah programını seyretmek için salona geçti.Program bittikten sonra mutfağa dönüp Abdullah'a yemesi için bir şeyler hazırladı.Elinde tepsi ile Abdullah'ın odasına yöneldi.İçeri girdiğinde Abdullah'ın yatakta kanlar içinde yattığını gördü.Tepsiyi masaya bırakıp oğlunun soğuk bedeninin yanında bulunan mektubu aldı.Yatağa oturup mektubu okudu.Ayşe Hanım sanki günlerdir,aylardır hatta yıllardır bu ölümü bekler gibi davranıyordu.Mektubu tepsinin üstüne koyup mutfağa gitti.Odadan çıkarken kapıyı kapamayı ihmal etmedi.Ocağın ateşi ile bir sigara yaktı.Daha sonra eline aldığı mektubu da ocaktan yakarak kül tablasının içine attı.Sigarasını bitirdikten sonra küllüğün içinde bulunan iki izmarit ile birlikte mektubun küllerini çöpe boşalttı.
Abidin,abidin...!Kalk artık eşek sıpası seni,yiyeceksin bak terliği kafana.
Küçük Adam
23 Kasım 2017 Perşembe
İŞE YARAR BİR ŞEY
Haşmetli duygularımı ve darmadağın yalnızlığımı bıraktığım koltuğum özlüyor beni
Ölümü bilen bir şairin,ölümsüzlüğü hissetmesi kolaya kaçarken öldürdüm kendimi
Bilinçli ölümler,tanrının üst katında çello çaldığı odalardan çıkmıyorsa
Zehirlenmiş zihinlerin oyunu olarak kabul edilebilir
Kabul olunan zahir,kabul edilememiş gizlere yansırsa
Cesedimi atsınlar tren raylarına
Bırakıp kaçarsanız beni özgür bir karga silüetinin altına
Yahut bir saat koyarsanız yanı başıma
Tik takların gözlerinde bulursunuz ruhumu
İşe yarar edinimlerimin,işe yaramaz baş kaldırışlarımdan önemsiz olduğunu anlarsınız o zaman
Bir şeylerin özelinde değersizsek hala
İşe yaramazlıklarımızla ölmek yetmediyse size
İşe yarar bir şey yapın
İşe yarasın
Küçük Adam
1 Kasım 2017 Çarşamba
TANRI KORUSUN BİZLERİ
-Biz mi hayatımızın kıymetini bilemedik yoksa sen mi bizden esirgedin mutluluğu?
-Ayırt edemem birini bir diğerinden.Hem sen bilemedin kıymetini hayatının hem de ben esirgedim senden mutlu olmayı.
-Neden peki?Ne yaptım ben sana?Nasıl böyle kararlar alabiliyorsun daha bizleri tanımadan?
-Sizleri tanımadığım fikrine nereden kapıldın? Her şeyin toz pembe olmasını mı bekliyordun?Sürekli başkalarını suçlayarak yaşadın.Ortada yapılmış hatalar vardı.Bunları görüyordun,bu hataların nedeni olduğunu da biliyordun.Ancak hiç bir zaman sorumluluğu üzerine almadın.Bana hiç inanmadın.Şimdi ise karşıma geçmiş suçun ben de olabileceğini söylüyorsun.Beni yaşantında bulunan acizlerle karıştırma sakın.Ben esirgeyen ve bağışlayan,çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan...
- Seni sana inanmadığıma inandırmakla geçti günlerim.Elbette seni suçlayacağım,çok daha iyisini yapabileceğin halde sen bu karmaşayla yetinmeyi seçtin.Bizleri hep aşağıladın.
-Yapma,komik oluyorsun.Beni sizleri aşağılamakla itham ederken,aynada gördüğün suretin yaptıklarını aklından geçir biraz.
-Ben kimseyi aşağılamadım.Ben bazı kimseleri aşağılar taklidi yaptım sadece.İçimi biliyorsun.Bunu biliyorsun işte.Üstüme gelmek için sebep aradığını düşünüyorum bazen.Açığımı kolladığını,beni cezalandırmaktan hoşnut olduğunu da.
-Biliyorum.Hala nasıl olur da beni kandırmaya çalışırsın ona şaşıyorum.Sövdüğün geceleri hatırlar mısın?
-Pişmanım
-Değilsin.Hala da sövüyorsun
-Değilim lan.Sikim seni varmışsın işte tamam.Yanılmışım,haklısın inanmadım.Ne yaparsan yap şimdi,Sikimde mi dünya? Hepinizin amınakoyayım.
Tanrı onu huzurundan kovdu.
Küçük Adam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)