Korkuyorum.Biraz her şeyden galiba.Beni ben yapan her şey biraz zamanlığına yada bazı zamanlarda acı veriyor.Aldırmak ile aldırmamak,yazmak ile yazmamak arasında gidip gelen inci bir çizginin üstünde raks ediyorum.Allah böyle zamanlarda konuşuyor tepemizin üstünde ve bizleri namaz kılmaya davet ediyor.Oysa bizler günün ilk saatlerinde başlıyoruz devletin vergi üstüne vergi koyduğu keyif verici maddeden yudumlamaya ve gündüzün doğmasına yakın odalarımıza çekilip gecede olan ne varsa unutmaya çalışıyoruz.Uyumak bir nevi kaçmaktır.Bazenleri aşklardan,bazenleri acılardan en önemlisi ise ölmekten kaçıyoruz uyuyarak.Uyandığımda o günün sonuna kadar ölümsüz olacağımın bilincindeyim.Her ay düzenli olarak kirasını ödediğim evimde izlediğim ve izlemediğim filmlerim,okumaya çalıştığım kitaplarım ve aklımdan silip atamadığım düşüncelerle güvende olacağım.Siz bunu nasıl anlamlandırırsanız anlamlandırın.Ben buna ölümsüz olmak diyorum.Aklımda hala çaresiz bir adamın intiharı var.Sorgulamayı bıraktığım bu eylemin hayatıma verdiği zararı tartışmak gereksiz.Çünkü bilirim ki bazı sonların doğurduğu başlangıçlar kutsaldır.Allaha inanmasamda kutsal olanı kabul etmek İslamın şartlarındandır ve benim kimliğimde ısrarla ve umarsızca Müslüman yazar.Alahuekber,Allahuekber ve La İlahe İllalala...
K.A
13 Ocak 2018 Cumartesi
11 Ocak 2018 Perşembe
" 'İnsanlar her zaman yalnız uyur.' derdi dedem ben küçükken.O zamanlar anlamazdım.Aklımın ermediği bir sürü şey vardı,bilirdim.Ama en çok bunu düşünürdüm.Dedem babaannemle beraber uyurdu.Ben öcülerden korktuğum için annemin yanında dalardım uykuya.Bir sürü başka insanın bir sürü başka insanla beraber uyuduğundan da emindim üstelik.Dedem küçüklüğümün cahilliğinde bir yalancıydı anlayacağınız.Dedemin mecazi bir yalnızlıktan bahsettiğini kavramaya başladığım zamanlarda ise ona onu anladığımı söylememin imkanı alınmıştı elimden.Dedem bu zamanlarımın çaresizliğinde büyük bir kahraman.Çünkü gerçek kahramanlar filmlerdeki gibi hayatlarımızı kurtarmak yerine,ne kadar yalnız ve çirkin olduğumuzu üstüne basa basa bize hatırlatanlardır."
Gece bir şeyler yazmayı kabul ettirebilseydim kendime,kalemim buralara giderdi herhalde.Hiç görmediğim dedemin,hiçbir zaman söylemediği bir cümle üstüne biraz zaman kafa yorup yukarıdaki gibi bir saçmalık oluştururdum.Ben dedemi özledim.Ancak uyumayıp onu yazmayı tercih edecek kadar değil anlaşılan.Gece içtiysem eğer yapabileceğim en ılıman davranış önceden yazmış olduğum bir kaç şiiri okuyup,kustuktan sonra kusmadan önceki kadar dönmeyen kafamı yastığa koymak olur.Dün gece de aynen öyle oldu.Bu sabahsa üstümde dünden kalma biraz yorgunluk,kafamda girişini ve sonunu hatırladığım yarım bir şiir,aklımda da çaresiz bir adamın intiharı var.Yataktan kalktıktan sonra mutfağa doğru gidip su ısıtıcısını çalıştırdım.Yine temiz bardak kalmamıştı bulaşık tezgahında.Her sabah aynı muhabbet dönüyordu ve ben her sabah aynı yolu izleyerek kaçıyordum üstüme yapışmış bazı sorumluluklardan.Polietilen tereftalat.Yani pet.Bulaşık yıkamak istemeyen Amerikalı mucit Nathaniel Wyeth tarafından 1973 yılında bulundu.O üşenmeseydi,biz üşenemezdik.Var olsun.Kahvemi alıp odama geçtim.Dışarıda kapalı bir hava vardı.Evden çıkmamak için ideal günün tanımını yapsalar bu kadar uyabilirdi.Dün gece alkol almıştım,hava kapalıydı ve benim param yoktu.Dün gece alkol almamıştım,hava kapalıydı,benim biraz param var.
K.A
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)