25 Kasım 2018 Pazar




Çok yoğun çalışıyor bu aralar bilinçaltı
Köpekler, örümcekler, ilkokul  çocukları
Boğaziçi köprüsünde çarpışmış paraşütçülerle devlet ajanları
Birde anlatamadıklarım var
Anlatamadıkları olur insanların
Anlatmadıkları olur
İnsan sağcı doğar, yaşar
Solcu olur, ölür
İnsan ölünce rahmetli olur, unutulur
Bazıları vardır
Ölmeden önce unutulur
Belediye parklarında özdeşi yüzlercesiyle beraber görülen papatyalar gibi
Kütüphane raflarında duran tozlu kitaplar gibi
Senden, benden önce
Senin ve benim yaşadığımız yerlere yakın yahut uzak bir yerlerde doğmuş, yaşamış, goncaların açtığı vakitleri görmüş rahmetliler gibi unutulur
Unuttum



        küçük adam

6 Kasım 2018 Salı



                                                           
                                                LEYLA DÖNDÜ

            Leyla döndü. Elinde bir valiz, yüzünde valiziyle aynı tonlarda bir çığlık. Bir çığlık bu Leyla. Yine yapmış piç Ateş yapacağını. Bir insan bir insandan ne kadar nefret edebilir? Yok hayır, hiçbir zaman düşünmedim onu öldürmeyi. Onun yerine acı çekmeli Ateş. Leyla’nın gözünden akan her bir damla yaş için acı çekmeli, sonrasında özür dilemeli, Leyla’nın saçının her bir telinden, vücudunun her zerresinden özür dilemeli göt oğlanı. Beni görür görmez ağlamaya başlıyor Leyla. Yere düşmesin diye bir damlası göz yaşının, açtım ellerimi ayaklarına kapanıp. Kurumuş bir nehri canlandırabilir avucumda biriken su birikintisi, ne de olsa Leyladır bütün okyanusların coğrafya kitaplarındaki ismi.
       
            Ne yapmalı şimdi? Ne demeli Leyla’ya? Çok zamanım olmuştu bunları düşünecek. Kanepeme uzanıp izlemiştim tavanı, kanepemde oturup içmiştim şarabımı. Leyla vardı aklımda bir, bir de onu bir daha göremeyeceğim ihtimali. Şiirler yazmıştım sayfa sayfa. Kâğıt almaya yetecek param kalmamıştı bir zaman sonra. Eski gazetelerin sayfalarının satır aralarına serpmiştim ince ince şiirlerimi. İmgesel ve karanlık. “Karanlıktı hayat sen yokken Leyla.” Diyebildim, avucumdaki su birikintisine kondururken buseleri. Leyla da eğildi yanıma. Kraliyet ailesinden prenses bilmem kaçıncı Leyla, eteğini düzeltip oturdu üstü bir yığın tozla dolu parkenin üzerine. Sıkıca bastırdı sonra başını göğsüme. Ağla Leyla, çekinmeden. Ağla hiç gitmemişsin gibi. Öldürdüğü adamın yanında yas tutan bir katilin ruh eşiymişsin gibi ağla Leyla. Çünkü öldükten sonra tekrar doğmaz bir şair. Sadece şiirleri yaşar tozlanmış rafların arasında.

           “Temizlik yapayım ben Leyla. Ardından kahvaltılık alırım. Sen dinlen. Sen uyu biraz olur mu?” Leyla’dan cevap yok. Ağlıyor sadece. Bana geri geldiği için ağlıyor. Benden başka gidecek kimsesi olmadığı için ağlıyor Leyla. Hamdi tuvaletten çıkıp geliyor. Islak ellerini silkeliyor boşluğun üstüne üstüne. Kaç yaşına geldi. Büyüdü. Okudu. Koskoca kapıcı oldu. Öğrenemedi hâlâ ellerini kurulamayı. Leyla’yı görüyor ama aldırmıyor. Hamdi yanımızdan geçip giderken saçlarına takılı kalıyorum Leyla’nın. Maviden eser yok, açık maviden. Oysa ben ne anlar düşlemiştim. Saçlarının maviliğiyle eşleştirdiğim deniz kokulu betimlemelerimde. Önemli değil Leyla. Hiç sorun değil benim için saçlarının rengi. Kestane kahverengisini de severim, zeytin yeşilini de. Güneş sarısı da yakışır sana, tanrı beyazı da. Tanrı beyazı… Kahkaha atıyor Hamdi. “Bir orospu için düştüğün şu hallere bak Deniz!” Leyla doğruluyor. “Uyusam iyi olacak galiba.” “Tabii.” Diye karşılık veriyorum. “Sen odana geç, ben de valizini getireyim. Uyandığında bir şeyler hazırlamış olurum. Güzel bir yemek yeriz beraber. Ardından film izleriz istersen. Ya da dışarı çıkarız. Sen nasıl istersen Leyla.” Bir şey demeden hareketleniyor odasına. Sessizce. İçinde kopan fırtınaları belli etmemeye çalışıyor. Gözlerini kaçırıyor benden, bakmaya çalıştığım her anda. Yüzündeki çığlığı gizlemeye çalışıyor. Yersiz çabalar bunlar Leyla. Valizi odasına bırakıp, kapıyı kapatıyorum arkasından. Kanepeme uzanıyorum. Tavanı izliyorum ardından. Hamdi geliyor yanıma. Özür diliyor demin sarf ettiği cümle yüzünden. Sessizliğim korkutmuş olmalı onu. Biliyor. Leyla, büyüktür bütün Hamdilerden. Kapıcı olanlarından da büyüktür. Hamdi’ye cevap vermiyorum. Tavanda Leyla’nın sureti. Beni bırakıp gittiği altı ay geliyor gözümün önüne. Yemek yemekten vazgeçtiğim akşamlar, kitap okumaktan vazgeçtiğim akşamlar, birbiri ardına yazılmış intihar mektupları geliyor aklıma. Olsun, Diyorum. Geçti artık.




        küçük adam