KEMAL NACİ
Bende mi bir değişiklik var yoksa çevremdeki dünya mı değişiyor anlayamıyorum. Haklısınız. Yok alınmadım, doğru olabilir söyledikleriniz. Zaten alınmak ne imiş unutalı asırlar oluyor canım. Unuttum dedi isem öyle bir anlık, kolayca olan bir iş gibi düşmesin aklınıza. İnsan son çare unutur. Kaybetmeyi alışkanlık haline getirmeye başladı mı göze alabilir ancak unutmayı. Belki de böyle değildir. Unutmak ister belki de kişinin kendisi. Kendisini, başkalarını, dünyanın bütün çiziktiren insanlarını.
Ben de çiziktiririm genellikle. Bazen parklarda, bazen vapur bekleme salonlarında; çok nadir de olsa ganyan bayilerinde. Yine yanlış anlayacaksınız, izin verin açıklayayım dostlar. Atları seviyorum ben. Yoksa kumarda, parada gözüm yok. Bizim peder bey sağ olsun. Lafı- güzaf yapıyorum efendim, kendileri vefat edeli bir beş sene kadar oluyor. Neyse ne diyordum. Atları seviyordum en son. Bizim rahmetli peder bey götürürdü beni küçükken Veli Efendi'ye. Hipodrom olanına canım. Gerçi bizim mahallede bakkal Veli Efendi de vardı ancak ben küçüktüm o sıralar ve Veli amca der idim kendilerine. Bizim pederin babasının çiftliği varmış çok öncelerde oradan bulaşmış ona da at sevdası. Baktı bu çocuk bana benzemeyecek. Olur mu öyle iş dedi, benzetti sevgili anlatıcınızı da bu konuda kendisine. Atları geçelim, bir yararı olmayacak bize anlaşıldı. Kusura bakmayın heyecanlıyım biraz. Stres atmak için düşüyorum bu satırları.
Meliha hanım ile görüşeceğim birazdan. Kendilerini zar zor ikna edebildim Baylan pastanesinde görüşmeye. Tabii küçük hanım haklı. Ondaki aile sizde olsa siz de haklı olurdunuz emin olun. Gerçi sorun ailesinden mi kaynaklanıyor yoksa benden mi o da muamma ama olsun. Sonuçta gelecek Meliha hanım. Merakta bırakmadan birazcık anlatayım durumu. Şimdi efendim, küçük hanımın kıymetli babası Maruf Bey mühendis. Hem de yüksek mühendis. Sosyetemizin değerli simalarından kendileri. Bizim pederin de arkadaşı. Arkadaşıydı yani rahmetlik olmadan bizim peder. Maruf bey babacım eskiden beri sevmezler beni. Aklım bir karış havadaymış, edebiyatla kalemle karın doymazmış, hem erkek dediğin güçlü kuvvetli olurmuş. Nereden uydurur bu lafları bilmem Meliha'nın da aklına giriyor son zamanlarda. Geçen hafta görüştüğümüzde söyledi Meliha. Benimle görüşmeye devam ederse helal etmeyecekmiş babalık hakkını. Deyyus işte, etmezse etmesin. Kuzum, dedim Meliha'ya. Sen hiç merak etme. Ben peder beyin suyuna gideceğim yavaş yavaş. Dinlemedi bir türlü. Seni artık görmek istemiyorum, diyip çekti gitti geçen hafta. Dün aradım da benimle görüşmezsen eve gelir olay çıkartırım, dedim. Zar zor ikna ettim buluşmaya.
Siz şimdi aklınızdan ne Meliha imiş arkadaş diyorsunuz bilirim. Ancak siz bilmezsiniz Meliha'yı. Bir gülsün yanınızda aklınızı başınızdan alır geri vermez daha sonra. Omzunun başladığı yerde biter saçları. Utandığı zamanlarda gözlerini kaçırır benden, iki elini dizlerinin üstünde birleştirip eğer başını önüne. Daha sonra muhallebiyi sever, yanına limonata, Ama buz olmayacak içinde. Narindir, zayıftır bünyesi, Tanrı korusun hemen hasta olur Meliham.
Pastane de bugün ne kalabalık böyle. Sesten, gürültüden kendi yazdığına konsantre olamıyor insan. Daha Meliha'ya neler söyleyeceğimi bile kuramadım tam kafamda. Yan masadaki veled-i zina kafa bırakmadı ki adamda. Bakamayacaksanız lütfen doğurmayın ama canım. Hiç sevmem çocukları. Mızmız, sorunlu, bakıma muhtaç canlılar. Eninde sonunda kötü bir bireye dönüşecek; pederlerinden, validelerinden nefret edecek küçük para yiyicilerdir çocuklar. Gerçi bende bir sevgisizlik durumu baki uzun zamandır. Meyveleri, ağaçları, gökyüzünü hatta kitapları bile çekilmez bulma durumu hakim. Dergiye yazı göndermeyeli bir ay oluyor. Valide hanımı ziyarete gitmeyeli iki ay. Ama arada olur böylesi. İnsana bir bıkkınlık gelir dostlar. Yoksa bunlar belirli sorunlara işaret değildir. Nasıl mı sorunlara? Önemsiz detay belki ama bizim peder mesela. Yine konuşurdu böyle. Varoluşsal sıkıntılar derdi. Dolamıştı diline. Tabii ben biraz daha toyum o zamanlar. Yeni yeni Camus okuyorum, kolay değil memlekette çevirisini bulmak. Anlamadım hiç. İşleri bozuldu herhalde, geçer zamanla diye düşündüm. Sonra öyle öyle canına kıydı işte bizim peder bundan beş sene önce. Söylemiştim değil mi efendim ne zaman olduğunu. Akıl mı kaldı bende. Bir yandan Meliha, bir yandan şu sanat sepet işleri. Bir de yan masada gazoz istiyorum, sütlaç istiyorum, diye zırlayan veled-i zina var tabii. Zor dostlarım çok zor. Sevmek, şiir yazmak, bir de toplumun içinde birey olarak var olmak çok zor. Tanrı mı? Yok hiç yardım etmedi bugüne kadar, göremedim bir hayrını. Zaten bundan sonra da edecekse ben istemem. Eksik olsun varlığı. Neyse galiba Meliha gelmeyecek. Yavaştan kalkayım ben dostlar. Belki Veli Efendi'ye giderim belki de validenin yanına. En iyisi yolda karar vermek.
küçük adam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder