21 Eylül 2017 Perşembe


                                         


Mezarlıklarda yaşayan insanlar görmezden gelindikçe,mezarlıklar ölülerle dolacak...

                                                      MEZARLIK PANAYIRI 


           Hacı dede akşam namazını kıldıktan sonra eski gaz lambasını da alıp evden çıktı.Köyde elektrikler iki gündür kesikti.Ahali muhtarın yanına gidip belediyeye gitmesini söylediyse de muhtarın bu iş için yüz elli kilometre yol gitmeye hiç niyeti yoktu.Karanlık,gözleri zor gören hacı dede için görmeyi biraz daha zorlaştırıyordu.Köy kahvesiyle,muhtarlığın bulunduğu meydana geldiğinde kahvede oturan gençlerden Ali ayağa kalkıp ona selam verdi.Kahvede bulunan diğer insanlar oynadıkları oyun dışında başka bir şeyle ilgilenmiyordu.Yüksek sesle edilen küfürler,iskambil kağıdı yada okey taşı ile birlikte masaya vurulan eller büyük bir gürültü yaratıyordu.Hacı dede Aliyi duymadı.Yoluna devam etti.Meydandan aşağıya marketin bulunduğu yola saptı.Marketin kapısı açıktı ama içeride kimse yoktu.Hacı dede içeriye girdi.Seslendi.Kimse duymadı.Poşetler halinde hazırlanmış bahurlardan iki paket aldı.Yan tarafta bulunan şekerlerden de biraz alıp dışarı çıktı.Köyün tek ilkokulunun bulunduğu köşe başına doğru yürümeye devam etti.Gaz lambasının yaydığı ışık hacı dede yürüdükçe daha da azalıyordu.Elindeki şekerlerden birini ağzına attı.Okulun önüne geldiğinde kendi ismini söyleyen bir ses duydu.Bu öğretmenin sesiydi.Hacı dede bu sesin kimden geldiğinin farkına varamadı.Yoluna devam etti.Çınar ağaçlarının önüne kadar gelmişti.Köyün bu bölümleri hava karardıktan sonra tenha ve ürkütücü olmaya başlardı.Aileler çocuklarının buralarda gezmesini istemezlerdi.Hacı dede ağzına bir şeker daha atıp yürümeye devam etti.Mezarlığın önüne gelmişti.Mezarlığın girişine bıraktığı eskimiş ve kırık tavayı alıp üstüne biraz çalı-çırpı koydu.Cebinden çıkardığı kibrit ile onları tutuşturup,bahuru da içlerine attı.Bahur kokusu kuşlardan daha hızlı uçuyordu mezarlığın etrafında.Mezarlık aydınlandı.Hacı dede mezarlardan birinin başında oturan siyah elbiseli bir adam gördü.Başında siyah bir şapka ve güneş gözlüğü vardı."Kimsin sen?"dedi.Bir cevap gelmemişti.Elindeki gaz lambasını kapattı.Diğer elindeki tavayı da eğilerek yere bıraktı.Ağır aksak adımlarla tanımadığı adamın yanına doğru gitti.Soruyu tekrarladı.Kimsin sen?Adam güneş gözlüğünü çıkarttı.Hacı dedeye doğru döndü.Sol elini toprağın üstünde gezdirip biraz toprak aldı.Hacı dedenin yanına gidip elindeki toprağın bir kısmını hacı dedenin eline boşalttı.Adamın masmavi gözleri vardı.Yürümeye devam etti.Elinde kalan toprağı yerde bulunan tavanın içine döküp ateşi söndürdü.Mezarlık karardı.Hacı dede,tekrar adama seslendi.
-Kimsin sen?
Bir çakmak sesi duyuldu,yanan bir sigara karanlıkta seçiliyordu.Hacı dede ne çakmak sesini duyabildi ne de yanan küçük sigara alevini görebildi.Olduğu yerde kalmıştı.Dua etmeye başladı.
-Hacı dedem benim Ali
-Ali,buradayım oğlum.Tavanın içindeki bahuru yak.
Ali elindeki bahuru mezarın yanında bulunan kilden kasenin içine boşalttı.Cebinden küçük bir kağıt çıkartıp onu da kasenin içine attı ve çakmakla yaktı.Mezarlık aydınlandı.Adamın masmavi gözleri vardı.

-Biliyor musun hacı dede ben çoğunuzun aksine ölülerden korkmuyorum.
-Ali nerede oğul?Kimsin sen?
-Eskiden bir piçmişim.Ama eskiden,şimdi yargılayamazlar beni bununla.

-Hacı dedem,çok özledim seni.Keşke burada olsaydın.
Alinin gözyaşları kasenin içine aktı.Mezarlık karardı.

 -Karanlıktan korkma hacı dede.Karanlık da aydınlık da senden gelir.Benden de korkma.Hayatının bir gününü bile piç olarak geçirmiş birinden kimseye zarar gelmez.

-Tanıyorum seni değil mi oğul?Seni tanıyorum.
-Karanlık mezarlıklarda herkes tanıdıktır hacı dedem.Bütün mezarlar bağlıdır birbirine gün aydınlanana dek.

           
           Küçük Adam

19 Eylül 2017 Salı




 
         RİNA
     
      İki gündür bir şey yemedim.İlaçlardan dedi doktor.Bunun olacağını ikimiz de biliyorduk dedi.Ona öleceğimi de biliyoruz dedim.Duraksadı.Bir doktorun yapmaması gereken şeyi yaptı.Bana acıdı.Ben bile kendime acıyamıyorken başkaları nasıl olur da bana acırdı? Bir sürü saçmalığın bir araya gelip oluşturduğu biyolojik canlıya insan,bir sürü saçma insanın oluşturduğu ekolojik yapıya da dünya demişler zamanında.İyi bok yemişler.Hala umudumuz var dedi ardından.Yaşama tutunmalısın.İyi günler doktor deyip kapattım telefonu.Aynanın önüne geçtim.Çok severdi annem kirpiklerimi.Bizim orada adetmiş erkek çocuğuna sürme çekmek.Sünnet falan bile olabilir hatta bu.-Allah'ın var olmadığına inanmak bile Allah'tan geleni bilmekten alıkoyamıyor insanı.-Bana sürme çekmemişler.Ama simsiyah, uzun kirpiklerim vardı benim.Yengem güzel gözlüm diye severdi beni küçükken.Bana ver de kirpiklerini dayını baştan çıkartayım derdi.Benim kirpiklerim onda olsaydı bile ne yengem dayımı baştan çıkartabilecek potansiyele sahipti ne de dayım baştan çıkabilecek konumdaydı orası ayrı mesele ama güzeldi işte kirpiklerim.Döküldüler.İlaçlardan demişti doktor,ilaçlardan.Psikoloğum istedi benden aynalarla konuşmamı.Her gün aynanın karşısına geçip ne kadar güzel olduğuma inandırmam gerekiyormuş kendimi.Güzelim ben demeliymişim aynaya.Aynalar çocukluğumun kanayan yaralarıdır benim.Kan hiç durur mu?İki şeyden eminim.Kaç yaşına gelirsek gelelim çocukluğumuzu özleyeceğiz ve çocukluğumuz bize hep acı verecek.Her gün yaptığım güzelim seanslarını bugünlük  beş dakika ile sınırlayıp yatağıma döndüm.Yatağımda dünden kalma biraz kan,biraz saç teli ve kıl var.Sanki onları temizlemesem bir yerlerde tekrar birleşeceğiz.Size bir örnek daha verebilirim laf arasında hayatın anlamsızlığına dair.Ölümü beklerken bile yatağınızı toplamanız gerek.Ben toplamayacağım.Dışarı çıkacağım bugün.Ağzımda duran maskeyi de almayacağım yanıma,beni öldüren papatyaları da.Papatyalar insan katlinden vazgeçtiği zaman söz onlarla da çıkacağım dışarı.Yataktan kalkıp aynanın önüne geçtim tekrar.Kendime baktım.Çirkindim buna şüphe yoktu.Üstümü değiştirdim.Kelimi göremesin diye güzel kızlar ve aç çocuklar beremi taktım.Öz acizliğim bir de iğrençliğim kapıyı kapatıp çıktık o evden.İki haftadır ölmeyi beklediğim evden ölmüş bir adam olarak çıkacağımı düşünüyordum.İnsan aldatılmış hissediyor bazenleri.Asansörü beklemeden merdivenlerden aşağı indim.Yoruldum biraz,ancak özgür olmanın bedeli hafife alınmamalı.Daha önceleri hastaneye gitmek için kullandığım taksici Hakan abiyi çağırmıştım.Korkmuştu.Hastaneye mi oğlum,iyi misin dedi.Yok hakan abi dedim.Çok iyiyim.Gideceğimiz yeri tarif ettim.Biraz para verip bana sigara ve üç şişe şarap almasını söyledim.Olmaz dedi.Alsan da almasan da öleceğim dedim.Yol boyunca yüzüme bile bakmadı bir daha.İnmeme yakın bir tekelde durdu.Elinde bir poşetle geldi daha sonra.İçinden birayı çıkartıp açtı,okkalı bir yudum alıp iki bacağının arasına koydu.Poşeti bana uzatıp çikolata da aldım,yanında iyi gider dedi.Ona baktım.Bu yeterliydi.Teşekkürler demekten daha iyiydi bence.Beş dakika sonra taksi durdu.Uzattığım parayı aldı,inmemi bekledi.Hiçbir şey demeden gitti.Adam gibi adam dedim içimden.Bok kokan bir mahalledeydim.Sezer'in bok kokan mahallesine hepiniz hoş geldiniz.Haftada bir buraya gelirdim eskiden,adımı hatırlayamayacak kadar da içerdim.Sezer sabah beni uyandırır,leş kokan ağzıyla abi haydi kalk derdi.Mahallenin çıkışına kadar da eşlik ederdi bana kimse paramı,kıyafetlerimi bir de canımı alamasın diye.Yarın Sezer'e benimle gelme demek için geldim ben buraya.İnsanın bazı durumlarda çaresizliğini anlatmak için çaresizim demesine gerek yok anlayacağınız.İçeri girdim yaşadığı yerin anlatılacak hiçbir tarafı yoktu.Teneke bir kutunun içinde yanan bir ateş.Sezer tek başına,sezer yine yalnız.Ben geldim dedim.Tanımadı ilk başta,değişmişsin abi dedi ne oldu.İçelim anlatırım dedim.Anlatmadım,sezer de sormadı zaten.Onu bu yüzden severdim.Ben Sezerle çok içtim.Sezer hiç konuşmazdı içerken,sezer hala konuşmuyormuş içerken onu da bugün anladım.Uyandım.Sezerden önce uyandım ilk kez.İki şişe şarap bile hastalığım yüzünden erken uyanmama engel olamamıştı.Uyuyamıyordum üç aydır doğru dürüst ve bu sabah bu yüzden mutlu olduğum ilk sabahımdı.Bir sigara yaktım.Sıkışan ciğerlerimi hissediyordum.Özgürlük acı çekmektir.Ve papatyalar bile özgür insanları öldüremezler...



 Küçük Adam

10 Eylül 2017 Pazar



ZÜPPE

İçinde ölülerin bulunduğu bir karavanda geçti ilk gençliğimiz
Yıkanmamış ölülerimizi gömdük isimsiz belediye mezarlarına
Ve kuru çiçekleri sulaması için eline beş lira sıkıştırdığımız küçük kız tarafından kandırılmışız yıllar boyunca
Kandırılmışlığımız bununla sınırlı değil
Güzel denilen bir şarabı içememişiz kimi günler
Demlenmemiş bir çay getirilmiş önümüze demlisi beklenirken
Yaşamak yaşamaya değer denilmiş bazı kimseler tarafından 
Kim bilebilirdi söylenen yalanların yalan olduğunu?
Bilenler konuşurdu elbet
Bilenler susuyor ya her zaman
Birazdan,şık elbiseleriyle çıka gelen zenginden bir züppe kendine has iğrençliğini alıpta üstüne,mahvedici ses tonunu kuşanmış bir şekilde
Mızrağı ve kılıcı birbirine dikey yamuk uzanırken
Ağır aksak konuşup 
O şakayı da yapacaktır 
Mühim olan gülmemek 
Gülmek 

Sana ve bana yakışmıyor

  Küçük Adam 

3 Eylül 2017 Pazar

Daha önce de denemiştim bunu. Bir elim diğer elimden daha ağır gelirken yazmayı. Siz de biliyorsunuz ki bunun halk dilindeki adı dengesizliktir. Her neyse... Birçok kez doğduğumdan mütevvellit ölümüm bir defayla sınanacak kadar sıradan değildi elbette. Hayatta kendimi en şanslı hissettiğim gece, kendimden başka bir ben yaratmıştım. Bunun alkol ve yalnızlıkla doğrudan bir ilişkisi vardır, fakat doğam gereği doğrudan gelişen olayları sevemedim bir türlü. Tam da, evet tam da bu yüzden bizzat kendimle düzeyli bir ilişki kuramamıştım. Biraz gariptim, biraz çekingen, biraz üzgün. Bu üzgün tadımın insanlar üzerinde alıcı bir tat uyandırmasından medet umuyordum fakat insan kendini lügatındaki sözcüklere her zaman biraz daha yabancıdır. Ben bu yalnızlığın boşkonsolosuyum. Onları üzmeyeyelim, yani onlar dediğim, başını alıp gitmiş bir yığın korkak, ben onca korkağın hatrına on binlerce gece yokmuşum gibi yaşamışım. Bir gün daha yaşarım. Ne de olsa Çin Seddindekilerin kaçı görebildi Çin Seddi'nin ardını