30 Mayıs 2018 Çarşamba




Bütün kötü palyaçoların anısına...
  ve Elif Zeyno'ya..



 Soğuğun verdiği acı dayanılacak gibi değil. Kaybedilmeye serdiğim hissiyatlarım bazenleri hortluyor, bazenleri ise bu mücadelenin kıyısından geçmeye bile cüret edemiyor. Bu anlamda bir saygısızlık betimlemesi yoktur. Yürekten bahsediyorum tamamı ile, korkusuz olmaktan. Toprağın kokusunu bastırıyor bazenleri sigara dumanı. Bazı anlarda ise ıslanmış toprağın kokusu ve toprağın içindeki ölülerin sessiz çığlıkları sürtünüyor burnuma. Bunu bilmek çıldırtıyor ruhumu. Çıldıran sadece ruhum değil. Gözlerimden akan yaş isyan ediyor, ellerimden akan kan isyan ediyor. Fısıltıların arasına karışıyor şenlik haberleri ve şehrin dört bir yanını sarmış çoktan ağıtlar. Ne yazık ki ötelenmiyor acılar. Hayatın gerekliliği esiyor tenimde. Ayak uçlarımdan başlıyor ve şuraya kadar geliyor. Saçlarıma kadar geliyor. Mesleğim gereği unutmaya söz verdiğim hislerin yansımaları mezar taşlarına kazınıyor. Birileri geldi ve birileri gömüldü. En başından beri böyle değil miydi? Bir ölüm bedeldir bütün acılara. Bütün acı sanrılarına bedeldir bir ölüm ve bütün ölümler önemlidir biz ölümlüler için. Hıçkıra hıçkıra ağlasam duyar mısınız çocuklar? Belki o zaman gülersiniz bana. Bir doğum günü partisi yerine bu dingin mezarlıkta başlasaydım belki de... Sana geliyorum anne.



küçük adam

24 Mayıs 2018 Perşembe

YARASANIN KULUÇKASI

Çatırdamaya başlayan bu testide
Yıllanmaya razı çok üzüm vardır.
Eski ve daha eskilerin saygısına secde eden
Buna rağmen boynunda taşıdığı baltasıyla
Nice zamandır parçalamaya arzulu
Putları ve putpersetleri
Akınlar halinde çıkan tapınaklardan
Silik bir hüznüm vardır.
Size bundan hiç bahsetmedim.

Kopması kuvvetle muhtemel
İnce ve ağrılı boynumdan bağımsız
Kartopu kadar kafamı
İnkar edilemez bir öfke ile
Salıncaklarda yelliyorum.
Böylece gitmem ileriye ve geri
Akıl almaz bir intihardır.
Kendimi bedenimden koparışlarım,
Başka bir tinde hayatı solumamdan.
Oysa bir tarafta hep,
Olduğun yerde ölmek saklı.

Sayıca çok talihsizlikten sonra talih
Eskimiş bir adet gibi olağan
Tembihlerin ardı arkası ve öncesi
Bu bütünlüğün adı hayat.
Yine de iki teknenin burun buruna çarpışmasına
Hayatın azizliği deyişimiz
Onarılmaz bir yalandır.

Ah şimdi o serilmişliğim
Dövülen etler gibi çökmüşlüğüm...
Bütün bunların peşinde şüphesiz
Sabaha karşı inancım,
Yeni bir tükenmez kalem alışımın
Bahsetme gayretine alışıklığındadır.
Bir yerden sonra bahsetmek,
Söz konusu edilen her şeyi,
Al aşağı çekmekte.
Düşüyorum,
Kaçınılmaz sonlara hazırım,
Yine de hayat,
Umulmayanın tetikçisi.

Mehmet Zorlu             

21 Mayıs 2018 Pazartesi





         Elif Zeyno'ya şiir...



Güneş denizin sonundan batıyor
Deniz buradan mavi
Deniz her yerden sonsuz
Sonsuzun yarısı açık yarısı koyu mavi
Açık mavi olan taraf sonsuz görünmüyor
Hayat insana emin olduğu kavramları da sorgulatıyor
Sonsuzun yarısı da sonsuz olmalı
Sonsuzluklar çoğalıyor yanı başımızda
Ağaçlar yeşil ve kahverengi
Ağaçlar sıkılgan bir tavırla sallanıyor, sebebi rüzgar
Sonbaharda olsak ağaçlar da açık mavi olacaktı
Ağaçlar değişken
Dünyayı şuradaki karıncalar kurtaracak
Karıncalar öldürülüyor
Dünya kurtulamayacak




 küçük adam

16 Mayıs 2018 Çarşamba




       

 Elif Zeyno'ya...



Bu ben kime aittir? Bana değil ondan eminim. Ters düz oldu doğrularım. Çok yoruldum anne. Yoruldukça yanlış yaptım, yanlış yaptıkça daha da yoruldum. Kendimi anlatamazdım ama anlardım. Şimdilerde yaz yağmurlarında ıslanıyorum, sevmediğim bir yemeğin ilk lokması geçiyor boğazımdan, kızıyorum, kızdırıyorum kendime. Çok buruldum ben anne. Kendimi anladığım da artık koca bir yalan. Sabah olur diye uyuyorum geceleri, gece olsun diye yaşıyorum gündüzleri. Bir beklentiden muaf, bir zaruriyete tutsak kalmış ruhum. Sahi benim ruhum, benim canım ruhum kanıyor biliyor musun? Kan durmuyor anne. Kan akıyor, kan kusuluyor. Yara bantları nerede satılır? Yaralar yara bantlarından razı mıdır? Ben razı değilim kimseden böyle bilinsin. Goncalar açtığında geleceğim demiştim. Sıkı sıkı tutunup bu tezada, yaşamayı bıraktığım doğru değildir. Doğru olan şudur ki; goncalar mutlaka bir gün açacak sadece ben gelmeyeceğim. Dolu dolu yaşayamamak değil kaygım. Dolu dolu yaşarım ben. Dolu dolu ölür insan. İnsanlar neden ölür? Bir yerlerde yanlış yapan ölür anne. Can yakan ölür, canı yanan ölür. Bazen ne can yakan ne canı yanan vardır. Emin konuşuyorum bir gün onlar da  ölecek. Baki olana direnilmez. Baki olmayana da direnilmez. Direnişlerimden öğrendiğim bir şey varsa o da şudur: acı uzar, direniş bir boka yaramaz. "Umut kötülüklerin en fenasıdır, çünkü işkenceyi uzatır." Bunu ben demiyorum. Bu sözün sevgili sahibini de o güzel bıyıklarından öpüyorum. 


                                             
küçük adam

4 Mayıs 2018 Cuma






Derdest edilmiş hissiyatların gömüldüğü kuşluk vakitleri, insanın kendisiyle çelişmesi zorunlu tutulmuş zamanlardır.
İnsan çelişkilerinin arasında, düz ve ince bir ipte yürümeye çalışırken düşer.
İnsan düştüğü zaman acı çeker.
Acı geçer.
Bazı yaralar geçmez.
Bazı yaralar soyulması muhtemel kabuklar bağlar.
Bazı yaralarsa kabuk bağlamaz.
Kan tutar ve kan kurur.
Siz hiç kanınızı içtiniz mi?
Kan içilmez.
Düşmeyen insan yoktur.
Allah düşeni görür ve yardım eder.
Bazı insanlar yardımı kabul etmez.
Yardım sadece acize edilmez.
Yardım eden bazen acımaz.
Bazı yardımlar karşılıklı olur.
Bazı yardımlar yardımcı olmaz.
İnsanlar genelde ağlar.
Ağlamak ayıptır.
Bazı zamanlar gülünür.
Gülmek içinde tezat barındırır.
Gülmek de ayıptır.
Ömür gelip geçicidir.
Sonunda ölünür,başında doğulur.
Ömrün arasında bir yerlerde sevilir.
Sevmek herkese yakışmaz.
Sevmek de ayıptır.
Ayıp nedir?
Su berraktır.
Berrak renksiz.
Suyun beyaz olduğunu söyleyenler aptaldır.
Aptal çoktur.
Çok olmak içinde aptallık barındırır.
Azınlıklar haksızlığa uğrar.
Hak kişiye tanınan sözde özgürlüklerdir.
Sözde özgürlükler, anayasayla güvence altına alınmış yalanlardır.
Yalan söylemek insanı yalancı yapmaz ancak dürüst olmasını engeller.
Yalan söylemek de ayıptır.




küçük adam

3 Mayıs 2018 Perşembe

BENİM ÖTEKİ ÖLÜMLERİM

Neden böyle? Sebepsiz yere ya da ben öyle olsun istiyorum diye mi? Yoksa başımın etrafında dönmekte olan bu dünya için çok mu küçük kalbim benim. Neden böyle?
Üstümde bir anda gelen, bazen tortuların bir araya gelmesi gibi yıllar içinde gelişen bir hüzün var. Okuyayım desem tek satır girmiyor irislerimden içeri. Dinleyeyim desem, kim ne dese saçmalığın daniskası. Ağlamak istiyorum, herkes gibi ağlamak. İlk önce kursağımın iki dudağı birbirine yaklaşsın, yanaklarıma doğru hareket eden adını bilmediğim enerjiler hücum etsin istiyorum. Göz yaşlarım beni hep, sonu gelmekte olan bir ayini yarıda bırakan bir tarikat lideri gibi açıkta koyuyor. Ağlamak istiyorum çünkü bu, içimde bir türlü dönmeyen çarkların, sonsuz bir endişesizliğe göç etmesi olacaktır. Uzun cümleler kurmamak, sokağa çıkmamak, belki donmak istiyorum. Medusa’nın gözlerine bakan günahkarlar, belki de yaşamaya dair bütün arzularını bir uçurumdan fırlatanlardır. Yaşama karışıyor olma çabası, şimdi benim için Kaf Dağı’nın ardındaki bahçelerden, döküntüler toplamaktır. Şu an tam burada neden ağlayamadığımı muhakeme etmek ve bu satırları yazmak kendim için yapabileceğim en asil cenaze törenidir. Fakat ben bir tarafımla ağlamak, diğer tarafımla ölümün koynunda uyuyup her gece, zamana fırlamak istiyorum. Korkuyorum, bu korkunun üstüne uzandığı minderler ise ilk defa kendi koynumda filizlenen pamuklarla bezeli. İnsanın kendinden korkuyor olması pek garip şeymiş. Bu her zaman beklenen bir ölümün gelmeyeceği hissiyle kalıplaşmış gelme serüvenidir. Şimdi herkesin bağdaş kurduğu bu sofrada, ayakta kalmanın hiçbir işe yaramayacağının yorgun farkındalığını öpüyorum. Ama ölmek istemiyorum, ağlamak istiyorum. Fanusları ve barajları sırasıyla dolduracak kadar ağlamak, sonra sonsuz olmayan hayatın sonsuzluk hissi içinde aniden çıkan bir rüzgarda yerlere yığılan yapraklar gibi sonuçlu olmak istiyorum. Bunu kimseye böylesine anlatamazdım. Buraya yazıyor olmak da içimde bildiğimi görme arzumdan başka bir şey olmasa gerek. Sabah yine uyanacak, doğan güneşi kovalayacağım. Şimdi bütün uykularım garba göç eden bir Mısırlı’nın sonsuzluğa inançsızlığıdır.
Mehmet Zorlu

1 Mayıs 2018 Salı



                AŞK,DİN VE SİYASET AŞIRI DERECEDE FUTBOL İÇERİR


Fısıltılarla konuşulan şenlik haberleri,
Şehrin dört bir yanına uçmuş ağıtlar,



Annem şu anda Alaman Şansölyesi,
Üstelik Bavyera kremasının ve Spagetti aysın mucidi.
Bahar geldi, ve insanlar yaşamak sorunsalının içinde dolanmakla meşgul
Kalabalık ve güzel parkların içinde ne kadar kalabalıksa yanı bir o kadar yalnız içi
Bir o kadar yalnızlık martılara bulaşmış.
Bir o kadar yalnızlık çocuk şekerlerinde var.
Çocuk gülüşleri yalnız değil
Çocuk gülüşlerinde, özellikle bebe olanlarında çokluk var
Bir o kadar çokluk karıncalarda olur olsa olsa
Sanki karıncalarla bebelerin gülüşlerini Tanrı yaratmamış
Burada olsaydı efendimiz peygamber "haşa" derdi
"Tevbe et"
Ederdim ben de tevbemi, koyardım başımı secdeye
Bazenleri vardır yalana hacet



Fısıltılarla konuşulan şenlik haberleri,
Şehrin dört bir yanına uçmuş ağıtlar,



Babam şu anda ne olsun?
Üstelik hatırlamıyorum babam neyin mucidi
Bahar bir süredir geldi, ve ben belirsizliklerin içinde bırakıldım
Ne kalabalığa gelir içim ne parklara...
Kalabalıklarla parklar bir araya gelince anarşi başlar
Devlet sarsılır,polisler yaralanır
Aman zeval gelmesin sakın devletime ve ölmeye devam etsin çocuklar
Burada olsaydı efendimiz peygamber "elbette" derdi
"Yaşasın bütün yezidler"
Elime aldığım gibi kılıcını Alinin
Saplardım paroksismal taşikardili kalbime
Bazenleri en güzel çözümdür ölmek...



Fısıltılarla konuşulan şenlik haberleri,
Şehrin dört bir yanına uçmuş ağıtlar



Abim şu anda militarist bir komutan
Üstelik bütün sigaraların mucidi
Bahar geldi geçti, ve ben yalnızlığa terk edildim
Ben yalnızlığa terk edildim
Yalnız adamlar yarım bırakır şiirleri...




   küçük adam