19 Mart 2018 Pazartesi
PALYAÇO S.
Palyaçolar da rakı içer,palyaço olmayanlar da. Peki arada kalmışlar? Palyaço olamayanlardan bahsediyorum. Arkadaş kalamayanlardan, fırından sıcak bir ekmek alamayanlardan, hasta olup iyileşemeyenlerden bahsediyorum. Sokaklarda özgürce dans edemeyenlerden, evlerinde özgürce dans edemeyenlerden, hiçbir yerde dans edemeyenlerden... Onlar ne olacak? Turgut'lar bile ölmüşse Sait'ler ne yapacak? Tanıdığım herkes delirmeye müsait bir coğrafyada yaşayıp delirmemek için uğraşırken ben lazım olana müsaade edip delirmeye karar verdim galiba. Palyaço olamamak büyük bir baskı yaratıyor üzerimde. Oysa çocuklar tarafından sevilmeyi yeterli görmüştüm. Korktular benden. Bugün bir kez daha anladım. Benden palyaço olmazdı. Benden hiçbir şey olmazdı. Bunu da anladım. Belki biraz geç oldu ama çınar ağaçlarının gölgesinde, gecenin zifiri karanlığında oturmanın insan sağlığına iyi geldiğini de anladım mesela. Bir yerlerde, umulmadık zamanlarda üstelik, bir çınar ağacının ergin dallarına çıkan çocuklar palyaçoları severdi belki. Pes etmemeliyim. O çocukları aramalı Sait. Bulmalı o çocukları. Onlara iyi gelmek,bana da iyi gelebilir. Yüzümde kalan boyaları yıkamak için tuvalete geçtim. Başımı kaldırıp, aynada kendime baktım. Ağladım biraz. Kapıyı açmasaydım eğer göz yaşlarımda boğulurdum o küçük tuvaletin içinde. Ağlamak ayıp değil diyor birisi. Nasıl yani? Ayıp olmasaydı ağlamak bir palyaço neden gizlemeye çalışsın göz yaşlarını yahut bir çirkin ördek yavrusuna benzediğini? Ben gocunurum emin olun. Parklarda, tren istasyonlarında, sahil kasabalarının bolca taşlı kumsallarında ağlayamam. Balkona geri döndüm. Bardağa şişenin dibinde kalan rakıyı doldurup üstüne tek parça buz attım. İnsan aklını kaybederken hafif hafif dönüşüyor bardağın içindeki renk. Şeffaflıktan beyazımsı bir griliğe. Annem oturdu daha sonra karşıma.
-Afiyet olsun Sait
-Hoş geldin annem,sağ ol
-Ne kadar da yakışmış kıyafetleri benim oğluma...Ama kırışmışlar bunlar Sait,neden güzel güzel ütülemiyorsun işe gitmeden!
-Ütü bozuldu anne
-Yenisini alsana be oğlum. İhmal edilir mi hiç ütü? Yakışıyor mu senin gibi saygın bir palyaçoya, insanlar kıyafetlerine bakıp sana gülsün mü istiyorsun Sait?
-Param yok anne
-Abinden iste oğlum, konuşurum ben onunla
-Sen onunla konuşamazsın ki anne... Anne,anne?
Sen de git anne, herkes gibi sen de git. Ama rakı kadehlerini boşaltmayın, eksilmesin hiçbir şey, hiçbir şeyden dahi olsa kalsın biraz.
Önümde duran bardağa baktım. Aklımda sonun çaresizliği. Bardaktaki rakıyı tek yudumda içip ardından tabakta kalan son parça peyniri ağzıma attım. Hiçlikten geriye hiçlik kaldı elimde. Biri bir yerde çınar ağacından kalan son ergin dalları kesti. Acz. Biri çınar ağacının dallarının arasından atladı aşağıya. Hüzün. Biri çınar ağacının gölgesini terk etti. Ölüm. Biri bu dünyadan ayrıldı. Ağlamayın. Ben yeterince ağladım.
küçük adam
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder