YALNIZLIK ÖMÜR BOYU
Çalar saatin sesini duyduğunda güne yenilmiş olarak başladığının farkına vardı Cevdet.İnsan en gelişmiş yaratık olarak bilinir bu dünyada.Atlanılan noktaysa en gelişmiş olarak bilinen bu canlının ne zaman uyanacağına çalar saatlerinin karar veriyor olması.Çalar saatler bizlere "Uyan!" diyordu ve içinde hala biraz zaman uyku kalan göz kapaklarımız isteksizce açılıyordu.Böyle hissetmişti Cevdet.Zorunluluklar ona göre yaşamı kısaltırdı.Belki bu yüzden direnmeden kalktı yatağından.Dün gece uyumadan yatağın altına koyduğu çoraplarını aldı ilk önce.İstanbul'un soğuğu sabahları daha çok hissediliyordu ve doğal gaz faturasına direnmek ülke şartlarında en azılı muhalif için bile kolay sayılmazdı.Evden çıkmak için on beş dakikası vardı.Günlük rutinini harfiyen yerine getirdi.Yüzünü yıkadı,dişlerini fırçaladı,işedi.Geriye kendi keyfine bağlı olan giyinme kısmı kalmıştı.Üstünü giyindikten sonra evden çıktı.Bir sigara yakıp durağa doğru yürümeye başladı.İlkbaharın ilk günleri,sonbaharın son günlerine benzer.Kaldırımlarda ve yollarda; yere düşen yapraklar,genellikle sabaha karşı yağan yağmurlardan kalma biraz ıslaklık ve günün karanlığında sıcacık yataklarını terk eden insanların içlerinden dökülen yaraların izleri vardır.Bu yaralara dokunmak,hissetmek her insanın harcı değildir.Zarif gömlekler zarif adamlara;çirkin gömlekler çirkin insanlara yakışır.Yaralarsa çirkin gömlekli çirkin insanlar için ayrılmış ayrıcalıklardır.Cevdet önce otobüsle Üsküdar Sahil'ine inmiş oradan da vapurla Beşiktaş'a geçmişti.Şimdi vermesi gereken bir karar vardı.Ya büsbütün kirlenmiş toplumun içine girip okula gidecek,önceden senelik kirasını ve depozitosunu peşin verdiği en arka sıraya oturup,boş bakan gözlerle hocasını anlamaya çalışacak ya da okula gitmediği günlerde ruhuna vakit ayırmak için uğradığı kafede kitap okuyacaktı."Bugün acı lazım." diye geçirdi Cevdet zihninden."Bugün kavrayamadığım varoluşuma zorluk çıkartmalıyım."Bu okula gideceği anlamına geliyordu.İnsanlar genellikle acıya ve mutsuzluğa ihtiyaç duyarlar.İnsanlar mutsuzluğu en çok mutlu oldukları zamanda ararlar.Bu tamamı ile yaratılışımızın kibrinden kaynaklanır.-yaratılışımızın kibri yaratıcımızın kibri nedenlidir-Rivayete göre Tanrı insanı yaratmadan kendi kendine bir toplantı yapmış ve çıkardığı KHK'lar ile insanı, varlığı ve sahip olduklarıyla yetinemeyen bir canlı olarak yaratmış.Yapılan bu toplantının biçiminin tartışmaya açık olduğunu düşünsem de Tanrının tartışılmaması gerektiği bütün dinlerin,yaşamın ve laik ilkokul eğitiminin ilk öğretisidir.Cevdet bugün okula yürümeye karar vermişti.Böylece birkaç şarkı daha fazla dinleyebilecek ve az da olsa spor yapmış olacaktı.Doktoru son kontrolünde az hareket etmesinin onun için iyi olmadığını,kendini çok zorlamamak koşulu ile sporun onun için yararının bile olabileceğini söylemişti.Cevdet doktorları-bazı zamanlar-dinlerdi.Zaten okul sınırından itibaren mülteciliği başlamayacak mıydı?Şimdi özgürlüğün tadını çıkartmalıydı.Kulaklığını takıp kalabalığın arasında kaybolmaya çalıştı ancak birdenbire yanından geçen üç kişilik bir arkadaş grubu dikkatini çekti.Üç hanımefendi sokakta yürüdüklerine ve çevrelerindeki insanlara aldırmadan kendi aralarında yüksek sesle gülüp konuşuyordu.Cevdet kulaklığını çıkartmadan müziği kapattı.Yürüyüş temposunu onların hızına göre ayarlayıp onları dinlemeye başladı.Dünya tarihindeki bütün diktatörlerin ortak bir noktası vardır.Bu ortak nokta halkı gizlice dinleyip,kontrol altında tutmaktır.Eski çağlarda krallar,padişahlar hatta peygamberler bile dini,siyasi ve sosyal sebeplerle bu yöntemi kullanmışlardır.Gelişen teknoloji ile yöntem değişmiş olsa da bu böyle süregelmiş ve süregelmeye de devam etmiştir.Örneğin Hitler hem kendi düşmanlarını hem de kendi halkını dinlemek,bilgi toplamak için özel bir istihbarat birliği kurmuştur zamanında.Bush'un ise FBI vasıtasıyla bütün ülkenin telefonlarını dinlettirdiği dünya çapında büyük bir infial yaratmıştı hatırlarsanız.Cevdet bir diktatör değildi.İnsanları dinlemesindeki amaç onları kontrol etmek de değildi.O anlayamadığını anlamak için çaba sarf ediyordu.Yöntemleri tartışılabilirdi ama bunu neden yaptığı sorgulanamazdı.Çocukluğundan beri onu içine almak istemeyen toplumun ona kızmaya hakkı yoktu.Önünde yürüyenlerin konuşmalarını rahatlıkla duyabiliyordu Cevdet.Konu kadın-erkek ilişkileriydi.Onları dinledikçe konuştukları mevzunun komik olmadığına karar verdi.Bu kesinlikle irdelenmeliydi.Bunu ileride yazılabilecek bir malzeme olarak görmüyordu Cevdet.Önünde yürüyen insanlar bir şeyler konuşup gülüyorlardı ve konuştukları gülünecek bir şey değildi.Komik olmayan konularda gülen insanların durumu da komik olarak nitelendirilemezdi.Bu ciddi bir durumdu."Hayır!" dedi içinden Cevdet."Bu durum absürt.Kesinlikle ne yaptığımı bilmiyorum ben."Sakin kalmalıydı.Bunun farkında olduğundan hemen kendini toparladı.Hanımefendiler şık giyimliydi.Saçları bakımlı,yüzleri makyajlıydı.Cevdet üçünün de bu buluşmadan önce kuaföre gittiğine bahse girebilirdi.Kızlar aralarında "nereye oturalım" diye konuşurken Cevdet o an kararını verdi.Onları takip edecekti.Okul boştu.O sıkıcı derslerden ne öğrenebilirdi ki zaten? Hayat dışarıdaydı onun için.Yalnızlığını ancak böyle olaylar yardımıyla gizleyebilirdi.Yalnızlık yaftası kolay kazanılmazdı,zor bir süreçti bu.Ancak kazanıldıktan sonra yalnızlığa alışmak kolaydır.Cevdet bunun bilincindeydi.Şu an yaşadıkları onun için gayet sıradandı.Önündeki grubun sokak üstünde bulunan üç katlı,yeni açılmış bir kafeye girdiğini gördü.Birkaç gün önce fark etmişti burayı zaten Cevdet.İdeolojik açıdan zayıf,kar amacı yüksek ama dışarıdan hoş görünen bir yerdi burası.Mekan neredeyse bomboş sayılırdı.Sabahın erken saatlerinin ve kafenin yeni açılmasının avantajıydı bu.Hanımefendilerin oturduğu masanın iki arkasına oturdu.Çantasından sigarasını,çakmağını ve kitabını çıkardı.Kitap okuyacaktı.Bu hanımefendilerin daha rahat konuşmasını sağlar diye düşünüyordu.Garson ilk olarak onun yanına gelip menüyü uzattı ve ne istediğini sordu.Cevdet menüye bakıp gülümsedi."Osmanlı kahvesi,lütfen."dedi.Garson elindeki diğer menüleri hanımefendilerin masasına bırakıp dört beş adım geri çekildi.Cevdet kitabına başlamıştı.Gözü şiir kitabında kulağıysa ön masadaydı.Biraz zaman sonra hanımefendilerden biri garsona seslendi.
-Menüde yiyecek bir şeyler göremedim de...
Garson araya girdi.
-Maalesef hanımefendi.Yeni açıldığımız için şu anda yiyecek olarak bir hizmetimiz yok.
Ancak hafta başından itibaren aşçımız bizimle beraber olacak.
Cevdet'in hoşuna gitmemişti bu.Hanımefendiler bir süre kendi aralarında konuşup kalkmak için hazırlık yapmaya başladı.Cevdet sinirlenmişti."Neden açsınız siz!" diye söylenmeye başladı içinden.Kader yine örmüştü ağlarını.Hanımefendiler kafeden kalkıp kalabalığın içinde kayboldular.Cevdet ise yalnızlığın keyfini amaçsız olarak söylediği bir kahve ve güzel bir şiir kitabı ile sürmek zorunda bırakılmıştı...
Küçük Adam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder