25 Nisan 2018 Çarşamba
PİÇ ATEŞ
Israrla ve sürekli olarak, hayata tutunma çabaları karşılıksız bırakılan adamlara "kötü insan" diyor toplumumuz. Kovuluyoruz, "git buradan" larla dövülüyoruz çoğu zaman. Her darbede biraz daha canımızı yakıyorlar. Ve bilindik sahillerde, elimizde bir çok şişe bira, bir de kapıcı Hamdi yanımızda. LANET OLSUN. "Lanet okuma Denüz" diyor kapıcı Hamdi.Yine unuttu. Zaten elimde bir sen kaldın Hamdi. Acınası durumumu daha da zor hale getirmek için takındığın bu umarsız tavrı götüne sokarım senin. Adım Deniz, yirmi altı yaşındayım, şairim, işsizim. "Leylasız Deniz" diyin bana. Biten bira şişesini çöp kutusuna atıp devam ediyorum yoluma. Nereye, nereye gideyim Leyla? Evimizde mi beklesem seni, yoksa en sevdiğimiz meyhaneye mi gitsem? Sen roka salatası seviyorsun. Roka salatası söylerim. Sen rakını şalgamla içmeyi seviyorsun. Rakımı şalgamla içerim. Ne dersin Leyla? Yok olmaz. Ya evimize dönersen, ya pişman olduysan söylediklerin için. Evimize gidip bekleyeceğim seni Leyla. Moda'nın kalabalık sokakları zihnimi bulandırıyor. Tasmalı bir ev köpeği, bir sokak köpeğine havlıyor. Kediler olayı dışarıdan izleme taraftarı, karışmıyorlar Leyla. Kapıcı Hamdi köpeklerden korktuğu için koluma giriyor. Sövüyorum. Kırılıyor. Daha önce söylemiş miydim sana? Herkes birilerine kırgın Leyla. Sen bana, ben kendime, başka insanlar başka insanlara... Kırgınlık sürekli Leyla, kırgınlık uçsuz bucaksız bir deniz. Kırgınlık hiç bitmeyeceğini bildiği bir yolda emin adımlarla yürüyor, arkasına bakmadan ve çoğalarak. "Pilav mı yesek Denüz?" diyor kapıcı Hamdi. Cevap vermiyorum. Benim dünyam dağılmış. Adam hala midesini düşünüyor. "Pilavcı zaten yol üstünde Denüz. Beş dakikamızı alır sadece." Tam sokağın köşesine gelmişken ani bir hareketle Hamdi'yi omuzlarından tutup duvara yaslıyorum, öpmek için değil, korkmuş gibi bakıyor bana. "Hamdi, sikerim pilavını. Çok istiyorsa canın eve söylerim. Şimdi sus ve yürümeye devam et." Elini ağzına götürüp o çok bilindik fermuar kapatma hareketini yapıyor. Aferin kapıcı Hamdi'ye ve bütün dünyaya ve Aferin Tanrı'ya. Herkes uyusun, iyi oluyor hoşlanıyorum. Maalesef Turgut Bey siz bile açamıyorsunuz şu an içimi. Karanlıklarım hala karanlık. Aydınlık Leyla'da. Leyla Moda Sahili'nde. Ben Bahariye'den Kadıköy rıhtıma yürüyorum. Leyla Ateşle. Benim yanımda Hamdi. Kapıcı sessiz Hamdi. Leyla mutlu. Aslında herkes mutlu. Öyle bir düzen ayarlı ki herkes bir şekilde mutlu oluyor. Biz ise o herkesin içine dahil olamayıp "Biz de bir gün mutlu olacağız." diyoruz. Bu umutlu bir söylem değil. Adımlarıma hızlanmalarını emrediyorum. Hamdi koşuyor. Ben de koşuyorum biraz zamanlığına. Yoruluyorum. İnsanlar kalabalık gruplar halinde geçiyor yanımızdan. Burası Kadıköy ve burada kadınlı erkekli gruplar halinde gezilir. Burada rock, blues, jazz ve Müslüm Gürses dinlenir. Erkekler deri ceket giyerler. Kadınlar saçlarını boyarlar cırtlak renklere. Leyla da boyamıştı bir ara saçını. Sıkılmıştı daha sonra, "Bu renk bana hiç yakışmıyor demişti." Oysa bilseydi saçlarının açık maviliğine yazdığım şiir adedini, anlardı. O renk ondan başkasına bu kadar yakışamazdı. Ah Leyla! Ne olurdu beni sevseydin Ateş'in yerine. Ne olurdu ben sırtına koyup kafamı, öyle yazsaydım şiirlerimi. "Leyla insan olmazdı Denüz, insan olmazdı o zaman." Ne ilgisi var? Adama bak. Ne yapıyorsun Hamdi, çöpten çıkardığın cin ali kitaplarıyla filozof olmaya mı karar verdin? On dakikalık aranın ardından denizi tekrar görünce, bir sigara yakıyorum. Çok güzelsin İstanbul. Leylayı yaşatıyorsun içinde. Bir kadın geliyor yanıma ve ateşimi istiyor. "Ateş yanımda değil." diyorum. O Leyla ile beraber. "Piç Ateş!" diye bağırıyorum kadının suratına. "Deli galiba bu." diyerek uzaklaşıyor. Ben de onun deli olduğunu düşünerek uzaklaşıyorum oradan. Otobüsüm görünüyor. Durmuş vaziyette beni bekliyor. Hiçbir 12A ben binmeden hareket etmez ve ben her 12A'ya Leylasız binerim. Akbilim yanımda değil diye güzel bir kadın arıyor gözlerim. Bulamıyorum. Şoför güzel ama kadın değil. "Olsun denüz, sen sor." diyor kapıcı Hamdi. "Pardon." diyorum."Akbili unutmuşum. Bütün suç kapıcı Hamdi'nin beyefendi. Bir de Leyla'nın tabii, ona geldim koşarak. Ona geldim akbilimi bile yanıma almayı unutarak. O şimdi Ateş'in yanında. Benim eve gitmem lazım, izninizle. Evde Leylayı beklemeliyim." "Hay yapacağın işe senin Denüz!" diyor kapıcı Hamdi. "Deli misin kardeşim in aşağıya!" diyor şoför bey. "Taksi." diyorum ben de, "taksi amınakoyayım..."
küçük adam
20 Nisan 2018 Cuma
YALNIZ AYININ HİKAYESİ
Ne gam keder dolu
İçime akmayan zaman
Ne yazık bana
Şimdi hüzün sarıyor
Pencereler uğulduyor.
Bakışlarımın dindiği her mahal
Bana hazin bir son çalar.
Ağrılarım ve bir köşede duran
İçi boş, içi vakitlerce boşalmış..
Diğerlerine hınca hınç yüklesem bile
Hissettiğim yanım hep,
Bir etrafta ağlayandır.
Gidenlerin avuçlarından topladığım
Nice özlemli terler vardır.
Toza toprağa karışıp çamura dönen.
Bir ben bu hazanı döndüremedim diye,
Takvimlerim sıra sıra,
Kış uykumu fısıldıyor.
Bu toplanmışlık çarpar her seferinde
Tüneyen kovuklarıma yavrularımın.
Yavrularım köşelerde aç sefil
Hepçil olan her bir canım,
Her seferinde hiççil ölür.
Kovanlara uzattığım kollarım
Size bir garip korku salmasın.
İçerimde değdiğim doyma arzum
Dışarıya uzanmış
Hüzünlü pençelerimdir.
İşte bu evveli açlığımdır
Beni dünyaya küstüren.
Irmaklara eğdiğim boynum,
Beceremediğim iki ayaklılığımın acıklı harabesidir
Bu harabeler kovuklara giremediğim günden beri
Bir ağacı yerle yeksan edişimin
İlkel ve umarsız başkaldırışıdır.
Göç eden kuşlara bakıp ağlıyorum diye
Garip seslerimi yücelik sanmayın.
Kanatlarını çırpan kuşlar
Tokatlarımı çarpanlardır.
Ne gam keder dolu
İçime akmayan zaman
Ne yazık bana
Şimdi hüzün sarıyor
Pencereler uğulduyor.
Bakışlarımın dindiği her mahal
Bana hazin bir son çalar.
Ağrılarım ve bir köşede duran
İçi boş, içi vakitlerce boşalmış..
Diğerlerine hınca hınç yüklesem bile
Hissettiğim yanım hep,
Bir etrafta ağlayandır.
Gidenlerin avuçlarından topladığım
Nice özlemli terler vardır.
Toza toprağa karışıp çamura dönen.
Bir ben bu hazanı döndüremedim diye,
Takvimlerim sıra sıra,
Kış uykumu fısıldıyor.
Bu toplanmışlık çarpar her seferinde
Tüneyen kovuklarıma yavrularımın.
Yavrularım köşelerde aç sefil
Hepçil olan her bir canım,
Her seferinde hiççil ölür.
Kovanlara uzattığım kollarım
Size bir garip korku salmasın.
İçerimde değdiğim doyma arzum
Dışarıya uzanmış
Hüzünlü pençelerimdir.
İşte bu evveli açlığımdır
Beni dünyaya küstüren.
Irmaklara eğdiğim boynum,
Beceremediğim iki ayaklılığımın acıklı harabesidir
Bu harabeler kovuklara giremediğim günden beri
Bir ağacı yerle yeksan edişimin
İlkel ve umarsız başkaldırışıdır.
Göç eden kuşlara bakıp ağlıyorum diye
Garip seslerimi yücelik sanmayın.
Kanatlarını çırpan kuşlar
Tokatlarımı çarpanlardır.
Mehmet Zorlu
19 Nisan 2018 Perşembe
LEYLA
Sus lütfen Leyla. Anlıyorum ben seni, tamam. "Zaten kız konuşmuyor Denüz." diyor kapıcı Hamdi. Her boka da karış ama kapıcı Hamdi eksik kalma sakın. Moda sahilinde oturuyoruz. Elimizde biralar. Benim, Leyla'nın ve piç Ateş'in elinde. Hamdi içmiyor. Kapıcı Hamdi'ye göre içmek günah. Ben ise alkolün,sigaranın ve sarı saçlara takılan kırmızı lastik tokaların sünnet olduğunu düşünüyorum. Dinimizde Leyla'nın yaptığı davranışlara sünnet denir ve ben onun en büyük müridiyim. Biramdan bir yudum alıyorum. Leyla ile Ateş öpüşüyor. Kapıcı Hamdi bana bakıyor, hayır öpüşmek için değil, ben gökyüzüne çeviriyorum başımı önce Allah'a soruyorum, sonra Leyla'ya. Nasıl izin verirsin buna Allah? Peki sen Leyla, sen nasıl yaparsın bunu? Farkında mısın kimin elini tuttuğunun tekrar? Söz vermiştin Leyla. Bir daha izin vermeyecektin buna, seni bir daha üzmesine izin vermeyecektin. Piç Ateş, piç Ateş, piç Ateş... Biramdan bir yudum daha alıyorum. Hava çok sıcak, kapıcı Hamdi'nin kel kafasından akan terler Düden şelalesini hatırlatıyor. Beraber gitmiştik Leyla. Sen ve ben... Deniz çarşaf gibi, denizin bu sakinliği çimenlerde oturmuş bütün insanları dinginleştiriyor. Bir ben sinirliyim. Bir ben Leylasız ve yalnız. Ama yüzünüze gülüyorum Leyla. Senin ve Ateş'in yüzüne gülüyorum. Sen sadece Ateş'in yüzüne gülüyorsun. Ateş yavşak, o herkese gülüyor. Kapıcı Hamdi bilmiyor gülmeyi. Affet, unutuyorum arada Leyla. Sen bana sadece ağlarsın. Sen çevrendeki herkese gülüp, bir bana ağlarsın Leyla. "Olsun." diyor kapıcı Hamdi. "Etme şikayet. Sabret." Sabrediyorum kapıcı Hamdi, hem biram var değil mi, Leyla var ve Leyla'nın sevgilisi var! "Eee" diyor Ateş. Ne eee lan göt! "Neler yapıyorsun Deniz? İşten atılmışsın galiba. Leyla bahsetmişti." Bana bakıyorsun o an. Anlıyorsun kızdığımı. Ama susuyorsun Leyla. Sen hep Ateş'in bokluklarına susarsın zaten değil mi? Sevmek Leyla, sevmek insanı sessizleştirir mi? Beni çok konuşturuyor. Ancak tek başına ve yalın konuşmalar bunlar. Ben "kendini sessize almak" diyorum buna. "Ben varım ya, Denüz." Denüz değil diyorum kapıcı Hamdi'ye. Sonra Ateş'e cevap veriyorum. "Atılmadım. Kendim ayrıldım işten. Orası bana göre değildi. Ruhumu haftada altı gün bir masaya hapsedecek kadar delirmedim daha." Hava çok sıcak, başımızın üstünde uçuyor kuşlar ve daha çok bira lütfen. "Bu delirmemiş halin mi kanka?" Hava çok sıcak, başımızın üstünde uçuyor kuşlar ve daha çok bira lütfen. Sessiz modda devam ediyorum Ateş'i takmamaya. O da sormaya devam ediyor ısrarla. "Hayır yani, nasıl para kazanacaksın oğlum o zaman? Ruhunun hoşuna giden işler var mı?" Sırıtıyor yavşak. Sana bakıyor Leyla. Gözlerinin içine bakıyor. Sen de onun gözlerinin içine bakıyorsun. Ben gökyüzüne bakıyorum. Hala bir hesaplaşmanın peşindeyim ancak Allah aramalarımı yanıtsız bırakıyor. Hava çok sıcak, başımızın üstünde uçuyor kuşlar ve daha çok bira lütfen. "Bilmiyorum." diyorum. Biz el ele tutuşsak ya Leyla. Sıkıldım. Hem biram da bitiyor. Sen giriyorsun lafa sonra. "Boş verin bu konuları. Deniz bulur bir çaresini." Beni mi savunuyorsun yoksa oluşabilecek bir kavgayı mı önlemeye çalışıyorsun Leyla? Nasıl kırmıştım o götün burnunu ama. "Muazzam kafaydı Denüz. Hakan'ın Juventus'a attığı gol geldi aklıma." İşte buna içilir kapıcı Hamdi. "Zıkkım iç Denüz." O gün geldi aklına değil mi Leyla? Bunun beni savunmak ile ilgisi yok. Ama korkma Leyla. Yapmam bir daha. "Hafta sonu konser var." diyorsun sonra "Gidelim mi beraber? Ada da gelir belki ne dersiniz?" "Bana uyar." diyor piç Ateş. "Sana her şey uyar zaten. Sana Leyla'yı dövmek te uyar, sana Leyla'yı aldatmak ta uyar." "Ne diyorsun lan sen göt!" Piç Ateş neye atar yapıyor anlamıyorum. "Hassiktir Denüz." diyor Hamdi. Hassiktir diyorum ben de. Hangi piç içsel konuşmalarımı sessizden çıkardı benim? Senin gözlerin dolmuş Leyla. Benim yüzümden mi? Makyajın bozulacak Leyla. Ağlama, çevirme başını benden ne olur. Sikeyim Ateşi. Özür dilerim. Senden özür dilerim Leyla ama geri basamam artık. "Ne diyorsam diyorum işte. Leyla da biliyor ne bok olduğunu. Ah şu kız olmayacaktı arada. Senin götüne cop sokardım lan ben. Senin..." Leyla bana bağırmaya başlıyor. Kulağımda hafif bir çınlama, çevre sesleri, iç sesler, klasik müzik, Bach, ardından çılgın Azeri müzikleri, sizin alınız al, tamam morunuz da mor tamam. Leyla'nın bağırışlarının sonuna yetişebiliyorum ancak. "Yeter Deniz, yeter! Git buradan!" "Ama Leyla?" Başka bir şey söyleyemiyorum. "Git dedim sana, hemen!" Aynı şeyleri tekrarlıyor Leyla. "Kızı duydun lan!" diyor Ateş. "Gidelim buradan Denüz." diyor kapıcı Hamdi. Biramı alıp doğruluyorum. Gidelim kapıcı Hamdü, gidelim. "Hamdü değil, Deniz" diyor. Bu kadar basit mi lan? Adımı öğrenmen buna mı bakıyordu göt Hamdi! Neyse. Leyla'ya bakıyorum uzun uzun. Gözlerini kaçırıyor benden. Bira şişesini havaya kaldırıp "Şerefinize..." diyorum. "Mutlu, güzel ilişkinize..."
küçük adam
16 Nisan 2018 Pazartesi
SOKRATES'İN MISIR YOLCULUĞU
Ey aziz yeryüzünün aciz kulu
Bu bulutların çıldırdığı
Bu mahfelerde taşınan omuzların çürüdüğü
Kırmızının renginin
Kanın eşliğiyle büyüdüğü
Zaman gelir,
Evvel zaman olur
Ezelden beri gider zaman.
Hepimiz bir çığlık sesi bekleriz
Hepimiz bir cinayetizdir
Cesetleri sırtlayan
Yine düşlemeyi yeğleriz,
Yaşam kokusu çıkan etlerden
Gül bahçesi süslemektir ölmek.
Tükenmez elbet çünkü
Başını dağlara yaslayan
Gölgesi göklere uzanan bu
Dünya dibinde yaşayan başı ağrısız
Başı kesik meczuplar,
Hayatta kalmanın pratik bir sebebini hep,
Cüzzamlı suratlarını yansımalardan kaçırıp
Kibirlerini derin denizlerde kumlara gömmekte
Bulmuşlar.
Eski bir alim okşar şirazesini
Vicdanının tüyden mektubunu.
Bir vakit anne sütü kokusu alır,
Geçmiş yahut bilinmezden
Kardeş birer anlam türetir.
Mektebinin önünden son bir kere
Uzun ve ağrısız geçmek ister.
Gül görür ve diğer elinde
Ağzına gider sessiz zehirler.
Bu sebeple bütün acı hikayelerin sonunda
Büyük olanlar ölmez bilirim,
Belki bazen intihar eder.
Ey aziz yeryüzünün aciz kulu
Bu bulutların çıldırdığı
Bu mahfelerde taşınan omuzların çürüdüğü
Kırmızının renginin
Kanın eşliğiyle büyüdüğü
Zaman gelir,
Evvel zaman olur
Ezelden beri gider zaman.
Hepimiz bir çığlık sesi bekleriz
Hepimiz bir cinayetizdir
Cesetleri sırtlayan
Yine düşlemeyi yeğleriz,
Yaşam kokusu çıkan etlerden
Gül bahçesi süslemektir ölmek.
Tükenmez elbet çünkü
Başını dağlara yaslayan
Gölgesi göklere uzanan bu
Dünya dibinde yaşayan başı ağrısız
Başı kesik meczuplar,
Hayatta kalmanın pratik bir sebebini hep,
Cüzzamlı suratlarını yansımalardan kaçırıp
Kibirlerini derin denizlerde kumlara gömmekte
Bulmuşlar.
Eski bir alim okşar şirazesini
Vicdanının tüyden mektubunu.
Bir vakit anne sütü kokusu alır,
Geçmiş yahut bilinmezden
Kardeş birer anlam türetir.
Mektebinin önünden son bir kere
Uzun ve ağrısız geçmek ister.
Gül görür ve diğer elinde
Ağzına gider sessiz zehirler.
Bu sebeple bütün acı hikayelerin sonunda
Büyük olanlar ölmez bilirim,
Belki bazen intihar eder.
Mehmet Zorlu
3 Nisan 2018 Salı
KİRLİ DENÜZ
Evden çıkmaya hazırlanıyorum. Bu dünyanın çivisi çıktı ve ben sevdiğimin yanına gitmeliyim. Sabah Leyla işe gitmeden önce sözleştik ve ben evde Leylalı dolanıp ettim bu saatleri. Keşke sen hiç çalışmasan Leyla keşke hep bir yerlerde sırtının üstüne koysam başımı ve orada zamanı durdursak. Belirli aralıklarla çekerim başımı, korkma. Belirli aralıklarla yemek yeriz, sen sigaranı içerken ben seni seyrederim, uzaklaşmam. Ara sıra sevişiriz sonra da tekrar sırtını isterim senden. Usul usul koyarım başımı ve o an şu küçük uzayda bulunan bütün paralel evrenler sessizleşir. Neyse. Sana geliyorum. Aklıma aldığım bütün işleri biraz zamanlığına kapının kenarına süpürüyorum. Kapıcı Hamdi beni görüyor ve kızıyor. "Pisletme buraları Denüz." "Denüz değil adım" diyorum kapıcı Hamdi'ye. Ancak bu söylemden önce sessize alıyorum kendimi. Kendimi sokaklara vuruyorum. Ne zaman arasam acaba seni. "Efendim Deniz" efendi olasın Leyla. Aramış bulunuyorum bir anda. "Efendi olasın sevgilim." Sanki babamla annemi kırk sene önceki flört dönemlerinden almışlar da bu zamana koymuşlar hissini veren cümleyi duyurmuyorum tabii sana. Modum aynı. Sessizdeyim Leyla. Modu değiştir emrini verip bir şiir okuyorum. Turgut Uyar yada Orhan Veli. Kararını veremiyorum. İki şiir okuyorum sana. İki dakikalığına dinliyorsun beni telefonun ucundan. İki dakikalığına sokaktaki bütün kediler şiir seviyor. Şiir köpekleri kedilere aşık ediyor Leyla. Bir sen anlamıyorsun şiirden. Etkilenmediğini belli edercesine "Güzelmiş" diyorsun. Biliyorum saçların savruluyor aynı anda. Rüzgarın içinden geçiyor tel tel kırıkların. Kırılıyoruz Leyla. Ama korkma. Ben buradayım ve sana geliyorum. "Kadıköy rıhtım" diyoruz aynı anda telefonu kapatmadan. Ah Leyla biz seninle aynı anda yapamadıklarımızdan dem vurmaz mıyız her zaman. Nereden çıktı şimdi bu tezat? Çöp kutusunun yanından geçtiğimi fark edip bu düşünceyi yolluyorum. Uzaklardan bir üç sayılık denemesi bu Leyla. Girmiyor. Kadife bileklerim yoktur bilirsin. Hamdi abi evden beri peşimde. Arkamdan söyleniyor. "Pisletme sokakları Denüz." Arkamı dönüp Hamdi abiye hareket çekiyorum. Durağa geldiğimde akbilimi arıyorum hemen cebimde. Bulamıyorum. Bir telaş başladı şimdi Leyla. Yoksa sana giden yolların arasına mı girecek unutkanlığım? Korkma küçüğüm. Gerekirse buradan hava limanına kadar koşar, bir uçak kaçırır ve olduğun yere paraşütle atlarım. Bu kolay işlere gerek kalmıyor. Otobüs geldiğinde benimle otobüse binen genç kadına soruyorum. "Bana da akbil basabilir misiniz?" Basıyor sağ olsun. Genç kadınlar sağ olsun Leyla. Sana gecikmiyorum. Hem iki lira da tasarruf ediyorum böylece. Sana harcayabileceğim fazladan iki liram var. Genç kadın "Yol ücreti?" diyor yerine geçmeden. Devlet toplu taşımaya vergi üstüne vergi koyuyor Leyla. Halk isyanlarda, genç kadınlar iki liranın derdinde. Beş lira veriyorum hizmeti mukabilinde. Üç lira zarardayız Leyla. Ne önemi var üçün beşin ama? Sana sarılacağım anı düşünüyorum kafamı bulduğum en ücra köşesine koyup otobüsün. El ele de tutuşalım Leyla. Bir yada iki bira hayal ediyorum kahvelerden sonra. Ani bir fren yapıyor otobüs. Hamdi abi biniyor devam ediyoruz. "İçki haramdır Denüz" diyor. Ama siktir git kapıcı Hamdi. Kapının hemen yanındaki koltuğa oturup bizi izliyor. Bizi diyorum fakat kıskanma hemen Leyla. Genç kadından değil bizden bahsediyorum. Ben seninle buluşmaya bile sensiz gidemem bilirsin. Otobüs yine ani bir fren yapıyor. Bu kez inmemiz gerekiyor çünkü geldik. Top oynamaya çıkacakları için teneffüs zilini heyecanla bekleyen ortaokul,hayır hayır ilkokul,çocukları gibi bekliyorum kapının açılmasını. Kaptan bir tuşa basıyor. Kapı açılıyor. Otobüsten koşuyorum sana Leyla. Az koşuyorum. Erken yorulurum ben, sen bunu da bilirsin. Çok geçmiyor üstünden seni görüyorum. Sen fark edemedin beni çünkü sırtın bana dönük. Sırtın muhteşem Leyla. Titanik buz dağına çarpıyor o anda, gözlerim müzisyenleri arıyor. Filikalar hazırlanıyor. Sağımdaki çingeneler çingenece şarkı söylüyor. Kimse ölmüyor ama korkma. Sırtın herkesi kurtarıyor Leyla. Sırtın mucizevi. Piç Ateş görünüyor karşıdan. Sen de onu görüyorsun. O da seni görüyor. Beni kimse görmüyor Leyla. Benim kendimi göstermem lazım. Seni öpüyor. Yavşakça öpüyor seni dudaklarından. O sahibin olmak istiyor Leyla. "Öpme orospu çocuğu" diyorum. İçimden Leyla içimden söylüyorum. Kapıcı Hamdi geliyor yanıma. "Senin kızı götürüyorlar Denüz" diyor. "Denüz değil." diyorum. Seni götürüyorlar mı Leyla? Cevap ver susma. Susuyorsun. Dilsizsin ama sağır değilsin. Beni duyuyorsun Leyla. Yanınıza yürüyorum. Önce Piç Ateş görüyor beni. "Naber kanka" "Kankanı siksinler" diyorum sesimi içime kaçırtıp. "İyidir,sizden?". "İyi" diyorsun Leyla. Gözlerime bakıp başkasının elini tutuyorsun. Küçük dünyamı büyütüyorsun bir anda. Ters düz ediyorsun gökyüzünü. Bir yağmur başlatıyorsun İstanbul'un sıcağında. Bir yağmur başlatıyorsun ve saçların ıslanıyor. Yağmur damlaları kırıklarına kırıklarına yağıyor. Kırılıyoruz Leyla. "Haydi gidelim" diyorum. "Kahveyi siktir edin,Moda'da içelim."
küçük adam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)