RIZA
Kendisine sorulan soru karşısında ne cevap vereceğini bilemiyordu Rıza. Saatlerce konuşabilir, saatlerce anlatabilirdi ona. İstanbuldaki yaşantısını, annesinin ölümünü, geçmişte
terk ettiği ailesini, babasını, abisini, dönerci Ali ustayı, orospu Derya’yı, daha iki hafta
önce apartmanda ölü bulunan Palyaço Sait’i, herkesi anlatabilirdi. Bilmiyorum,
demekle yetindi karşısında kestane kahverengisi saçları, sanki hiç makyaj yapmamış
gibi doğal gözükmesine olanak sağlayan no make up makyajı ve içindeki siyah
sütyeninin görünmesine neden olan beyaz bluzuyla oturan kadına. Anlatsaydı belki
de ona, ben buraya intihar etmeye geldim Berna deseydi. On günlük bir tatil: deniz,
kum, güneş üçlüsü... Uyanır uyanmaz başlayan, biradan sonra rakı veya şarapla
devam eden alkol dolu günler. On günün ardından kırk yedi yılın bütün acısını bıçak
darbeleriyle bileklerimden akıtma fikri... O zaman Berna o pahalı marka, yılan derisi
çantasını alır ve masadan kalkardı. Çok meze söylemişti, içilmesi gereken bir büyük
rakı vardı. Gerek yok, diye düşündü. Berna kalsın, zararı yoktu ki karşısında oturan
kadının. On günlüğüne geldiği tatil sitesinde onun kiraladığı evin tam karşısında
kalıyordu Berna. Otuzlu yaşlarının başında, alımlı bir kadındı. Çok soru sormasa
akıllı bile derdi Rıza onun için, onunla yemek yemek istemesine rağmen. Ama çok
soru soran insanların sorunları olduğunu çok öncelerde anlamıştı Rıza. O yüzden
başlamıştı soru sormamaya. Onun gibi düşünen başkaları varsa sorunları olduğunu
anlamasınlar diye. Berna istediği yanıtı alamadığından bir soruyla daha karşılık
vermişti Rıza’nın cevabına:
-Şimdi siz çok içiyorsunuz, ama neden çok içtiğinizi bilmiyorsunuz Rıza Bey öyle mi?
Sizden daha az tecrübeliyim belki yaşım nedeniyle ama çocuk değilim. Zevk için
diyebilirdiniz. Bazı sorunlarım var, kaçış yolu olarak görüyorum diyebilirdiniz. Uyku
problemim var, uyumamı kolaylaştırıyor diyebilirdiniz. Bilmiyorum demek, size bunun nedenini
söylemek istemiyorum demektir. Yanılıyorsam, lütfen söyleyin.
Rıza bıçağının yardımıyla tabağındaki kalamarı iki parçaya böldü. Eline çatalı
almadan rakısından bir yudum aldı. Ardından Berna’ya döndü
.
-Belki haklısınızdır. Belki de değilsinizdir. Olayların kendilerine görünen yüzüne
odaklanmayı çok sever insanlar. Mesela ben bu kalamarı böldüm ama yemedim. Siz
bunun için de bir sebep-sonuç ilişkisi kurmuşsunuzdur çoktan. Ancak bir realite
vardır ki o da şudur, her davranışın, her gerçekliğin bir bilinmezlik payı vardır. Ben belki size bunları anlatmak istememekten ziyade bunları kendime tekrar duyurmak istemeyecek kadar
yorgunumdur. Ama Berna bence konumuz ben değilim. Senin benim hayatımla ilgili
sorduğun soruların içinde anlatmak istediklerin var. Sen ben de sana soru sorayım diye
soruyorsun aslında. Anlatmak istersen dinlerim ama senin de anlamış olduğun üzere ben
soru sormakla ilgilenmiyorum.
Rıza karşısındaki insana üstünlük kurduğunun farkına varmıştı. Berna’nın
suratındaki değişimi anlamamak için üstün çaba harcamak gerekirdi. Karşısındaki
adama saygı duyduğunu belli etmekten çekinmiyordu artık Berna. Rahatlamıştı. O
Rıza ile ilgilenmiyordu. Bu yemeği teklif etmesi, iki gündür belirli nedenlerle onu
araması, onunla aynı saatler kumsala inmesi...
-Nasıl anladınız bunu Rıza Bey?
- Ben anlamadım Berna. Sen anlattın. Davranışlarınla, söylediklerinle sen hissettirdin bunları bana. Belki bu oyunu oynamadan anlatmamak için nedenlerin vardı. Bilemeyeceğim ama sorgulamayacağım da emin olabilirsin. Ancak şunu da bilmeni isterim ben kendine bile yararı olmayan bir adamım. Senin için yapabileceklerim seni dinlemekten öteye geçmeyecektir.
Berna gülümsedi. Rıza'ya uzun uzun baktı, iki elini iki yanağıyla birleştirirken, dirseklerini masanın üzerine yaslayarak destek aldı.
-Yalan söylüyorsunuz Rıza Bey. Ya da yanılıyorsunuz. Yalan söylemekle yanlış söylemek, yanılmak arasında fark vardır değil mi? Yoksa yanılıyor muyum? Anlatacağım. Siz de ilgiyle dinleyeceksiniz beni. Başınızdan savmak için değil sorunumu çözmek için yardım edeceksiniz bana.
Rıza sakalını ovuşturup denize doğru çevirdi yüzünü. Ayak diplerinden başlayıp sonsuza doğru giden Akdeniz'e baktı uzunca. Buraya geliş nedenini hatırladı daha sonra, kendi yaşamına son vermek, Akdeniz'in serin sularına akıtmak acıları, tam kırk yedi yıllık acı. Temizleyebilecek miydi acaba Akdeniz, yetebilecek miydi ona? Nasıl yetebilirdi ki? Dünyanın bütün suları toplanıp gelse de üstüne acı hep bulurdu yolunu, hep kalırdı suyun üstünde. Rıza yüzünü Berna'ya dönmeden konuşmaya başladı.
-Bu öz güven bitirdi tanıdığım herkesi. Bu bilmişlik, bu götleri havada tavırlar. Küçümseyici konuşmalar, cahilliği kabul edemeyişler, yalnızlığı kabul edemeyişler, ölümden korkmalar... Şimdi bu masada kalmaya devam etmen için tek cümlelik hakkın var. Kusuruma bakma kaba bir adam değilim. Ama masada rakı varken kalkmam doğru olmaz. Tatilimin bitmesine dört günüm var. İyi değerlendirmeye çalışıyorum. Şimdi seni dinliyorum Berna.
Berna arkasına yaslandı. Nefes alışverişi hızlanmıştı. Günlerce, aylarca, hatta yıllarca bir anın peşinden, tek bir dakikanın, tek bir konuşmanın peşinden koşmuş budalalara benzetmişti Rıza onun bu halini. Şimdi sigara yakacak diye düşündü Rıza içinden. Berna sigarasını almak için hareketlendiğinde Rıza ondan bir adım önde olduğunu belli edercesine çakmağı yakıp Berna'ya uzattı. İlk içe çekiş, gökyüzüne karışan dumanlar, Rıza'nın uzunca sakallarının yüzüne verdiği tokluğu düşündü bir süre Berna.
-Sait'in kardeşiyim ben. Palyaço Sait'in kardeşiyim. Seni tanıyorum Rıza abi. Ne için burada olduğunu da biliyorum.
Rıza Berna'ya baktı. Gururu incinse de, canı yansa da, gözünde biriken yaşları akıtmayan insanlar vardır. Bazı insanlar ağlamazlar, bazı insanlarsa sadece ağlatırlar. Rıza herhangi bir şekilde bir kalıba sokulamayacak kadar çok acı çekmişti zamanla. Gözünden dökülen yaşları fark ettiğinde geç olduğunu da anladı Rıza. Çok geçti ağlamamak için, ağlatmamak için çok geçti. Kaçmaktan başka çözüm yolu kalmaz bazı zamanlar. Rakı bardağını alıp, Berna'ya, Yarın sitede görüşürüz, dedi ve masadan kalktı.
küçük adam
Çok soru soran insanların çok sorunları oldugunu nasıl anlamış Rıza?
YanıtlaSilKendisine sormak lazım. Ben bilemem.
Sil