CUMALAR HAYIRLIDIR
Bu koskoca şehirde yalnız bir adamın gölgesi çökmüş üzerime
Bir,iki ve üç
Açılan göz kapaklarım gördüğümün ispatı değildir
Ve bilirim zorunda bırakılmışız bu duruma
Âmâ olmam kanıtlar mı şu güzelliklerden haberim olmadığını?
Bilirsin bazı zamanlar kaplandığım kasveti yırtıp attığımı
İşte o zamanların münakaşasına girme benimle
Hatırlatma bir bir güldüğümüz zamanları
Gülmek sana ve bana yakışmıyor hala
Üstelik ben küçük denizlerin üstünde yürürken kaybettim büyük gülüşlerimi
Anlayabilir misiniz ağırlığını?
İSA ve MUSA da yaşamış böyle zorluklar zamanında
Onlar Allahın yoluna girip kolaya kaçmış daha sonra
İSA hakkında tekrar gelecek diyorlar
O zamanın ve geleceğimizin çocukları Allaha inanmış sevgilim
Bu zamanın çocuklarının Allah ile sorunları var
Allah var sevgilim
Var ve zalim
Çünkü aklımdan hala alamadı boğazın serin sularına atlama fikrini
İç veya dış,denize kıyısı olan bir yerde yaşamasaydım eğer intihara meyilli olur muydum anne?
Bil ki
Ben hala seni tercih ederim bir ite
Bir it için seni üzenler utansın
Ve kahrolsun ite itlik eden it kılığına bürünmüş insanlar
Geri kalanları,
Bir ite itlik etmeyip it kılığına bürünmemiş olanları yani
Ben onları da sevmiyorum anne
Son olarak
Bütün itlere en derin sevgilerimle
Küçük Adam
30 Aralık 2017 Cumartesi
30 Kasım 2017 Perşembe
CANIM OĞLUM ABDULLAH
Ayşe hanım yinelediği cümlelerle torununu uyandırmaya çalıştı."Abidin,abidin...!Kalk artık eşek sıpası seni,yiyeceksin bak terliği kafana."Ayşe hanım torununun bu şekilde uyanamayacağının farkındaydı.Yaşlılıktan mı yoksa alışkanlıktan mı bilinmez,her öğlen önce seslenirdi ona."Önce güzellikle" derdi ya eskiler.Abidin güzellikle anlamazdı.Yanına gidip başını okşasan,"Haydi canım oğlum kalk." desen de uyanmazdı.Ayşe hanım mutfaktan aldığı su bardağı ile girdi odaya.Gece kırılan saat camının parçaları hala yerde duruyordu.Temizlememişti Ayşe hanım onları.Bardağı komodinin üstüne bırakıp perdeyi çekti.Abidin biraz irkilmişti.Pencereyi açtıktan sonra elini bardağın içine sokup ıslak ellerindeki suyu Abidinin yüzüne doğru sıçratmaya başladı."Of babaanne..." Abidin o kadar güzel uzatırdı ki o sondaki 'e' harfini,Ayşe hanım "o anlar için yaşıyorum ben" derdi komşularına yaptıkları günlerde."Oflama eşek sıpası oflama,yine nerede söndürdün feneri?Kurban olayım içme oğlum artık,bırak şu zıkkımı.
Esselamü aleyküm ve rahmetullah
Esselamü aleyküm ve rahmetullah
Ayşe hanım kapalı olan gözlerini açtı.İlerleyen yaşı ve romatizmalı dizleri namaz sonlarını ağrılı bir eyleme çeviriyordu.Dizlerinin üzerindeki baskıdan kurtulmak için ayağa kalktı.Seccadesini katlayıp,sağ tarafta bulunan aynalı dolabın en üst çekmecesine koydu.Kendi odasından çıkıp Abdullahın odasına doğru yavaş adımlarla yürüdü.Yolda söylenmeyi ihmal etmedi."Sen bana yardım et yüce ya rabbim,sen büyüksün,sen yardım et bana."Abdullah yatağında yatıyordu.Tekerlekli sandalyesi yatağın hemen yanı başındaydı.Yatağın yanında duvara sabitlenmiş halde bir kitaplık,içinde de bir sürü kitap vardı."Abdullah kalk haydi,günaydın oğlum saat yediye geliyor bak."Cevap yoktu.Kırk üç yıldır iyi bir evlattı Abdullah.Yirmi üç yıl boyunca çok kötü bir eş olmuştu karısına,yirmi yıl boyunca çok iyi bir baba olmuştu evladına.Lakin son altı aydır bir ölüden farksızdı.Tekerlekli sandalyesinde,belden aşağısı felç olmuş bir ölüydü Abdullah.Hiç konuşmamıştı altı aydır,hiç ağlamamıştı.Sadece kitaplarını okuyordu.Tek yaptığı okumaktı.Ayşe hanım anahtar deliğine sokulmaya çalışılan anahtarın sesini duydu.Genelde Cumartesi sabahları Abidin eve zil,zurna sarhoş gelirdi.Ayşe hanım hemen odadan çıkıp kapıyı kilitledi,daha sonra da girişe doğru yöneldi.O kapı oğlu ile torunu arasındaki Çin Seddi idi."Bekle kuzum geldim."Ayşe hanım Abidin'e kapıyı açıp,onu karşıladı.
-Hoş geldin oğlum
-Ayşe sultan,bak ben geldim yine.
-Ne bu halin Abidin? Neden içiyorsun bu kadar kurban olsun babaannen sana yapma oğlum,yapma
-Ölmek için içiyorum babaanne,babam gibi olmak içiyorum.Ama bak bugün başaramadım.Bugün de ölemedim ben.Hani babamın oğluydum ben,öyle demez miydin bana küçükken?
Abidin kapının önünde dizlerinin üzerine çöküp ağlamaya başladı.Ayşe hanımın da gözleri dolmuştu
-Annemi öldürdün lan şerefsiz duyuyor musun beni lan?Senin ben amına koyayım,amına
-Abidin yapma oğlum,gel haydi yatalım babaannesinin birtanesi haydi gel
-Ağlama babaanne,ağlıyor muyum ben,bak bana,bak bana babaanne!Ağlama!
Abidin yumruğunu sol tarafında bulunan ayakkabılığa vurdu.Ağlamaktan korkan her güçlü! erkek gibi göz yaşlarını Ayşe hanımdan saklamaya çalıştı.Ayşe hanım torununa sarıldı.Abidin salya sümük vaziyette kendisine sarılan babaannesine karşılık verdi.Daha sonra hızlı adımlarla odasına gitti.Ayşe hanım mutfağa geçip yüzünü yıkadı.Lavabonun üstünde bulunan çekmeceyi açıp,tuzluğun arkasına sakladığı sigarayı aldı.Sigarasını ocaktan yakıp sandalyeye oturdu.Abidin'in odasından gelen sesle irkildi.
Abdullah yastığının altından çıkarttığı kitabı alıp dün akşam kaldığı yerden okumaya başladı.Son sayfasında bırakmıştı kitabı.Kitaplar doğru zamanlarda son bulmalıydı,tıpkı hayatlarımız gibi.
"Umarım kendisine duyulan olağanüstü aşktan ve öyküsünün yazıldığından bir gün haberi olur.Belki de,küçük deniz kabuğu kolye,ikizinin yerini fısıldıyordur.Ben,o birbirinin eşi deniz kabuklarının tılsımlı olduklarına inanıyorum.Artık sık sık atıldığım tehlikelerde,hiç yanımdan ayırmıyorum kolyeyi ve her sabah uyanır uyanmaz ona dokunuyorum.Günün birinde kendi kendine kırıldığını görürsem eğer,anlayacağım,Kabuk Adam Tony,bilmediğim bir yerde bilmediğim bir şekilde ölmüş."
Abdullah kitabın en arkasında bulunan boş sayfasına not almaya başladı.
Kazadan sonra sessizleştiğimi düşünüyorsunuz.Kaza yaptığım için,karımın ölümüne sebebiyet verdiğim için sessizleştiğimi düşünüyorsunuz.Sakat kaldığım için konuşmuyormuşum.Ben Abdullah,öldüğüm için kaza yaptım.Karım beni öldürdüğü için sakat kaldım.Psikolojik durumumun fiziksel ilanından önce gerçekleri bil diye kalemi elime aldım oğlum.Anne,keşke benim için de biraz çaba gösterseydin.Babama verdiğin sevginin kırıntısı bile bana yeterdi.Her sabah odama geldin namazını kıldıktan sonra.Uyandırdın,yemeğimi bıraktın masama,bezimi değiştirdin.Yaptıklarının zorunluluktan olduğunu anlayacak kadar yaşadım bu hayatı anne.Hiç sevgiyle bakmadın gözlerime.Hatırlar mısın? Babam beni hep döverdi küçükken,"Sebepsiz yere dayak yiyen adam,dayak yiyecek sebep yaratmaz Ayşe" derdi sana.Sen gelir yaralarımı sarardın.Sen babama hiç karşı çıkmadın anne.Sen bana hiç "iyi misin oğlum?" demedin.Önleyemediğin,hatta bir nevi sebep olduğun yaralara pansuman yapmak seni anne değil,hemşire yapar.Bunu sakın unutma anne.Abidin'e babaannelik yap,hemşire olma!
Ben Abdullah,karısı tarafından defalarca aldatılmış Abdullah.Gururunu buruşturup bulduğu ilk çöp poşetine yirmi beş yaşında atmış Abdullah.Doğru duydun Abidin.Bunu ilk öğrendiğimde annen sana hamileydi oğlum.Kıyamadım sana,gençlik dedim.Eğdim başımı.O adam gitti başkaları geldi.Hepsi sondu annen için.Çok düşündüm çekip gitmeyi.Senin doğduğun gün seni de anneni de terk etmeye karar vermiştim.Sonra seni gördüm oğlum.Yüce Allahımın bana sunduğu en büyük hediyeydin sen.Benim tek kişilik koca ailem oldun bir anda.Ben bütün hayatımı senin için yaşadım oğlum.Anneni kötü bilme diye çektim sineye her şeyi.Ama o kaza günü öğrendiklerimin yükü ben ve annen nefes alırken kaldırılamayacak kadar büyük ve iğrençti oğlum.Başaramadım kendimi de öldürmeyi beni affet.Şimdi yarım kalan işimi tamamlayacağım.Kendime bir söz vermiştim.Kitaplığımdaki bütün kitaplar bitene kadar gözlerimin içine bakıp,beni affetseydin bunu yapmayacaktım.Kitaplar bitti Abidin.Eğer merak içindeysen hala kaza gecesi ne öğrendin diye.Babaannene sor Abidin.Anlatsın sana şerefsiz kocasının ölmeden önce yaptıklarını.Kendine dikkat et aslanım.Ne olur çok içme,kurban olsun baban sana bırak şu zıkkımı Abidin bırak...
Abidin uyandıktan sonra yatakta biraz daha uzanıp kendine geldi.Komodinin üstündeki bardakta kalan suyu içip telefonundan saate baktı.Öğlen olmuştu.Saat neredeyse ikiye geliyordu.Kırılan saat dikkatini çekti.Hayal meyal hatırlıyordu sabah olanları.Yanlış yaptığının farkındaydı.Uzun süredir yanlış yapıyordu.Odasından çıkıp babaannesinin yanına gitti.
-Ayşe Sultan günaydın,çok üzmedim demi seni sabah?
Kafasını babaannesinin göğsüne koyup sarıldı.
-Üzdün Abidin,üzdün oğlum
-Ondan mı bu surat bakalım,küs müyüz hala?
-Ben sana kıyabilir miyim eşek sıpası,otur da kahvaltını et haydi
-Önce bir işim var babaanne uzun süredir yapmam gereken bir şey var
Abidin babaannesinin yanından çıkıp babasının odasına doğru yöneldi.Kapıyı açtığında babası yatakta kanlar içinde yatıyordu.Ayşe Hanım Abidin'in haykırışlarını duyar duymaz odaya doğru koştu.Oğlunu o halde gören Ayşe hanım tek kelime dahi edemeden bayıldı.
Ayşe hanım sigarasını bitirdikten sonra kendine bir bardak su koydu.Bismillahirrahmanirrahim dedikten sonra suyun yarısını içip bardağı mutfak tezgahına bıraktı.Mutfaktan çıkıp Abidinin odasına yöneldi.Kapı kapalıydı.İçeri girdiğinde yerde kırılmış olan saati gördü.Abidin kıyafetlerini bile çıkartmadan uyumuştu.Gidip Abidin'i öptü.Odadan çıktıktan sonra mutfağa dönüp bulaşıkları yıkadı.Ardından her sabah izlediği sabah programını seyretmek için salona geçti.Program bittikten sonra mutfağa dönüp Abdullah'a yemesi için bir şeyler hazırladı.Elinde tepsi ile Abdullah'ın odasına yöneldi.İçeri girdiğinde Abdullah'ın yatakta kanlar içinde yattığını gördü.Tepsiyi masaya bırakıp oğlunun soğuk bedeninin yanında bulunan mektubu aldı.Yatağa oturup mektubu okudu.Ayşe Hanım sanki günlerdir,aylardır hatta yıllardır bu ölümü bekler gibi davranıyordu.Mektubu tepsinin üstüne koyup mutfağa gitti.Odadan çıkarken kapıyı kapamayı ihmal etmedi.Ocağın ateşi ile bir sigara yaktı.Daha sonra eline aldığı mektubu da ocaktan yakarak kül tablasının içine attı.Sigarasını bitirdikten sonra küllüğün içinde bulunan iki izmarit ile birlikte mektubun küllerini çöpe boşalttı.
Abidin,abidin...!Kalk artık eşek sıpası seni,yiyeceksin bak terliği kafana.
Küçük Adam
23 Kasım 2017 Perşembe
İŞE YARAR BİR ŞEY
Haşmetli duygularımı ve darmadağın yalnızlığımı bıraktığım koltuğum özlüyor beni
Ölümü bilen bir şairin,ölümsüzlüğü hissetmesi kolaya kaçarken öldürdüm kendimi
Bilinçli ölümler,tanrının üst katında çello çaldığı odalardan çıkmıyorsa
Zehirlenmiş zihinlerin oyunu olarak kabul edilebilir
Kabul olunan zahir,kabul edilememiş gizlere yansırsa
Cesedimi atsınlar tren raylarına
Bırakıp kaçarsanız beni özgür bir karga silüetinin altına
Yahut bir saat koyarsanız yanı başıma
Tik takların gözlerinde bulursunuz ruhumu
İşe yarar edinimlerimin,işe yaramaz baş kaldırışlarımdan önemsiz olduğunu anlarsınız o zaman
Bir şeylerin özelinde değersizsek hala
İşe yaramazlıklarımızla ölmek yetmediyse size
İşe yarar bir şey yapın
İşe yarasın
Küçük Adam
1 Kasım 2017 Çarşamba
TANRI KORUSUN BİZLERİ
-Biz mi hayatımızın kıymetini bilemedik yoksa sen mi bizden esirgedin mutluluğu?
-Ayırt edemem birini bir diğerinden.Hem sen bilemedin kıymetini hayatının hem de ben esirgedim senden mutlu olmayı.
-Neden peki?Ne yaptım ben sana?Nasıl böyle kararlar alabiliyorsun daha bizleri tanımadan?
-Sizleri tanımadığım fikrine nereden kapıldın? Her şeyin toz pembe olmasını mı bekliyordun?Sürekli başkalarını suçlayarak yaşadın.Ortada yapılmış hatalar vardı.Bunları görüyordun,bu hataların nedeni olduğunu da biliyordun.Ancak hiç bir zaman sorumluluğu üzerine almadın.Bana hiç inanmadın.Şimdi ise karşıma geçmiş suçun ben de olabileceğini söylüyorsun.Beni yaşantında bulunan acizlerle karıştırma sakın.Ben esirgeyen ve bağışlayan,çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan...
- Seni sana inanmadığıma inandırmakla geçti günlerim.Elbette seni suçlayacağım,çok daha iyisini yapabileceğin halde sen bu karmaşayla yetinmeyi seçtin.Bizleri hep aşağıladın.
-Yapma,komik oluyorsun.Beni sizleri aşağılamakla itham ederken,aynada gördüğün suretin yaptıklarını aklından geçir biraz.
-Ben kimseyi aşağılamadım.Ben bazı kimseleri aşağılar taklidi yaptım sadece.İçimi biliyorsun.Bunu biliyorsun işte.Üstüme gelmek için sebep aradığını düşünüyorum bazen.Açığımı kolladığını,beni cezalandırmaktan hoşnut olduğunu da.
-Biliyorum.Hala nasıl olur da beni kandırmaya çalışırsın ona şaşıyorum.Sövdüğün geceleri hatırlar mısın?
-Pişmanım
-Değilsin.Hala da sövüyorsun
-Değilim lan.Sikim seni varmışsın işte tamam.Yanılmışım,haklısın inanmadım.Ne yaparsan yap şimdi,Sikimde mi dünya? Hepinizin amınakoyayım.
Tanrı onu huzurundan kovdu.
Küçük Adam
21 Eylül 2017 Perşembe
MEZARLIK PANAYIRI
Hacı dede akşam namazını kıldıktan sonra eski gaz lambasını da alıp evden çıktı.Köyde elektrikler iki gündür kesikti.Ahali muhtarın yanına gidip belediyeye gitmesini söylediyse de muhtarın bu iş için yüz elli kilometre yol gitmeye hiç niyeti yoktu.Karanlık,gözleri zor gören hacı dede için görmeyi biraz daha zorlaştırıyordu.Köy kahvesiyle,muhtarlığın bulunduğu meydana geldiğinde kahvede oturan gençlerden Ali ayağa kalkıp ona selam verdi.Kahvede bulunan diğer insanlar oynadıkları oyun dışında başka bir şeyle ilgilenmiyordu.Yüksek sesle edilen küfürler,iskambil kağıdı yada okey taşı ile birlikte masaya vurulan eller büyük bir gürültü yaratıyordu.Hacı dede Aliyi duymadı.Yoluna devam etti.Meydandan aşağıya marketin bulunduğu yola saptı.Marketin kapısı açıktı ama içeride kimse yoktu.Hacı dede içeriye girdi.Seslendi.Kimse duymadı.Poşetler halinde hazırlanmış bahurlardan iki paket aldı.Yan tarafta bulunan şekerlerden de biraz alıp dışarı çıktı.Köyün tek ilkokulunun bulunduğu köşe başına doğru yürümeye devam etti.Gaz lambasının yaydığı ışık hacı dede yürüdükçe daha da azalıyordu.Elindeki şekerlerden birini ağzına attı.Okulun önüne geldiğinde kendi ismini söyleyen bir ses duydu.Bu öğretmenin sesiydi.Hacı dede bu sesin kimden geldiğinin farkına varamadı.Yoluna devam etti.Çınar ağaçlarının önüne kadar gelmişti.Köyün bu bölümleri hava karardıktan sonra tenha ve ürkütücü olmaya başlardı.Aileler çocuklarının buralarda gezmesini istemezlerdi.Hacı dede ağzına bir şeker daha atıp yürümeye devam etti.Mezarlığın önüne gelmişti.Mezarlığın girişine bıraktığı eskimiş ve kırık tavayı alıp üstüne biraz çalı-çırpı koydu.Cebinden çıkardığı kibrit ile onları tutuşturup,bahuru da içlerine attı.Bahur kokusu kuşlardan daha hızlı uçuyordu mezarlığın etrafında.Mezarlık aydınlandı.Hacı dede mezarlardan birinin başında oturan siyah elbiseli bir adam gördü.Başında siyah bir şapka ve güneş gözlüğü vardı."Kimsin sen?"dedi.Bir cevap gelmemişti.Elindeki gaz lambasını kapattı.Diğer elindeki tavayı da eğilerek yere bıraktı.Ağır aksak adımlarla tanımadığı adamın yanına doğru gitti.Soruyu tekrarladı.Kimsin sen?Adam güneş gözlüğünü çıkarttı.Hacı dedeye doğru döndü.Sol elini toprağın üstünde gezdirip biraz toprak aldı.Hacı dedenin yanına gidip elindeki toprağın bir kısmını hacı dedenin eline boşalttı.Adamın masmavi gözleri vardı.Yürümeye devam etti.Elinde kalan toprağı yerde bulunan tavanın içine döküp ateşi söndürdü.Mezarlık karardı.Hacı dede,tekrar adama seslendi.
-Kimsin sen?
Bir çakmak sesi duyuldu,yanan bir sigara karanlıkta seçiliyordu.Hacı dede ne çakmak sesini duyabildi ne de yanan küçük sigara alevini görebildi.Olduğu yerde kalmıştı.Dua etmeye başladı.
-Hacı dedem benim Ali
-Ali,buradayım oğlum.Tavanın içindeki bahuru yak.
Ali elindeki bahuru mezarın yanında bulunan kilden kasenin içine boşalttı.Cebinden küçük bir kağıt çıkartıp onu da kasenin içine attı ve çakmakla yaktı.Mezarlık aydınlandı.Adamın masmavi gözleri vardı.
-Biliyor musun hacı dede ben çoğunuzun aksine ölülerden korkmuyorum.
-Ali nerede oğul?Kimsin sen?
-Eskiden bir piçmişim.Ama eskiden,şimdi yargılayamazlar beni bununla.
-Hacı dedem,çok özledim seni.Keşke burada olsaydın.
Alinin gözyaşları kasenin içine aktı.Mezarlık karardı.
-Karanlıktan korkma hacı dede.Karanlık da aydınlık da senden gelir.Benden de korkma.Hayatının bir gününü bile piç olarak geçirmiş birinden kimseye zarar gelmez.
-Tanıyorum seni değil mi oğul?Seni tanıyorum.
-Karanlık mezarlıklarda herkes tanıdıktır hacı dedem.Bütün mezarlar bağlıdır birbirine gün aydınlanana dek.
Küçük Adam
19 Eylül 2017 Salı
RİNA
İki gündür bir şey yemedim.İlaçlardan dedi doktor.Bunun olacağını ikimiz de biliyorduk dedi.Ona öleceğimi de biliyoruz dedim.Duraksadı.Bir doktorun yapmaması gereken şeyi yaptı.Bana acıdı.Ben bile kendime acıyamıyorken başkaları nasıl olur da bana acırdı? Bir sürü saçmalığın bir araya gelip oluşturduğu biyolojik canlıya insan,bir sürü saçma insanın oluşturduğu ekolojik yapıya da dünya demişler zamanında.İyi bok yemişler.Hala umudumuz var dedi ardından.Yaşama tutunmalısın.İyi günler doktor deyip kapattım telefonu.Aynanın önüne geçtim.Çok severdi annem kirpiklerimi.Bizim orada adetmiş erkek çocuğuna sürme çekmek.Sünnet falan bile olabilir hatta bu.-Allah'ın var olmadığına inanmak bile Allah'tan geleni bilmekten alıkoyamıyor insanı.-Bana sürme çekmemişler.Ama simsiyah, uzun kirpiklerim vardı benim.Yengem güzel gözlüm diye severdi beni küçükken.Bana ver de kirpiklerini dayını baştan çıkartayım derdi.Benim kirpiklerim onda olsaydı bile ne yengem dayımı baştan çıkartabilecek potansiyele sahipti ne de dayım baştan çıkabilecek konumdaydı orası ayrı mesele ama güzeldi işte kirpiklerim.Döküldüler.İlaçlardan demişti doktor,ilaçlardan.Psikoloğum istedi benden aynalarla konuşmamı.Her gün aynanın karşısına geçip ne kadar güzel olduğuma inandırmam gerekiyormuş kendimi.Güzelim ben demeliymişim aynaya.Aynalar çocukluğumun kanayan yaralarıdır benim.Kan hiç durur mu?İki şeyden eminim.Kaç yaşına gelirsek gelelim çocukluğumuzu özleyeceğiz ve çocukluğumuz bize hep acı verecek.Her gün yaptığım güzelim seanslarını bugünlük beş dakika ile sınırlayıp yatağıma döndüm.Yatağımda dünden kalma biraz kan,biraz saç teli ve kıl var.Sanki onları temizlemesem bir yerlerde tekrar birleşeceğiz.Size bir örnek daha verebilirim laf arasında hayatın anlamsızlığına dair.Ölümü beklerken bile yatağınızı toplamanız gerek.Ben toplamayacağım.Dışarı çıkacağım bugün.Ağzımda duran maskeyi de almayacağım yanıma,beni öldüren papatyaları da.Papatyalar insan katlinden vazgeçtiği zaman söz onlarla da çıkacağım dışarı.Yataktan kalkıp aynanın önüne geçtim tekrar.Kendime baktım.Çirkindim buna şüphe yoktu.Üstümü değiştirdim.Kelimi göremesin diye güzel kızlar ve aç çocuklar beremi taktım.Öz acizliğim bir de iğrençliğim kapıyı kapatıp çıktık o evden.İki haftadır ölmeyi beklediğim evden ölmüş bir adam olarak çıkacağımı düşünüyordum.İnsan aldatılmış hissediyor bazenleri.Asansörü beklemeden merdivenlerden aşağı indim.Yoruldum biraz,ancak özgür olmanın bedeli hafife alınmamalı.Daha önceleri hastaneye gitmek için kullandığım taksici Hakan abiyi çağırmıştım.Korkmuştu.Hastaneye mi oğlum,iyi misin dedi.Yok hakan abi dedim.Çok iyiyim.Gideceğimiz yeri tarif ettim.Biraz para verip bana sigara ve üç şişe şarap almasını söyledim.Olmaz dedi.Alsan da almasan da öleceğim dedim.Yol boyunca yüzüme bile bakmadı bir daha.İnmeme yakın bir tekelde durdu.Elinde bir poşetle geldi daha sonra.İçinden birayı çıkartıp açtı,okkalı bir yudum alıp iki bacağının arasına koydu.Poşeti bana uzatıp çikolata da aldım,yanında iyi gider dedi.Ona baktım.Bu yeterliydi.Teşekkürler demekten daha iyiydi bence.Beş dakika sonra taksi durdu.Uzattığım parayı aldı,inmemi bekledi.Hiçbir şey demeden gitti.Adam gibi adam dedim içimden.Bok kokan bir mahalledeydim.Sezer'in bok kokan mahallesine hepiniz hoş geldiniz.Haftada bir buraya gelirdim eskiden,adımı hatırlayamayacak kadar da içerdim.Sezer sabah beni uyandırır,leş kokan ağzıyla abi haydi kalk derdi.Mahallenin çıkışına kadar da eşlik ederdi bana kimse paramı,kıyafetlerimi bir de canımı alamasın diye.Yarın Sezer'e benimle gelme demek için geldim ben buraya.İnsanın bazı durumlarda çaresizliğini anlatmak için çaresizim demesine gerek yok anlayacağınız.İçeri girdim yaşadığı yerin anlatılacak hiçbir tarafı yoktu.Teneke bir kutunun içinde yanan bir ateş.Sezer tek başına,sezer yine yalnız.Ben geldim dedim.Tanımadı ilk başta,değişmişsin abi dedi ne oldu.İçelim anlatırım dedim.Anlatmadım,sezer de sormadı zaten.Onu bu yüzden severdim.Ben Sezerle çok içtim.Sezer hiç konuşmazdı içerken,sezer hala konuşmuyormuş içerken onu da bugün anladım.Uyandım.Sezerden önce uyandım ilk kez.İki şişe şarap bile hastalığım yüzünden erken uyanmama engel olamamıştı.Uyuyamıyordum üç aydır doğru dürüst ve bu sabah bu yüzden mutlu olduğum ilk sabahımdı.Bir sigara yaktım.Sıkışan ciğerlerimi hissediyordum.Özgürlük acı çekmektir.Ve papatyalar bile özgür insanları öldüremezler...
Küçük Adam
10 Eylül 2017 Pazar
ZÜPPE
İçinde ölülerin bulunduğu bir karavanda geçti ilk gençliğimiz
Yıkanmamış ölülerimizi gömdük isimsiz belediye mezarlarına
Ve kuru çiçekleri sulaması için eline beş lira sıkıştırdığımız küçük kız tarafından kandırılmışız yıllar boyunca
Kandırılmışlığımız bununla sınırlı değil
Güzel denilen bir şarabı içememişiz kimi günler
Demlenmemiş bir çay getirilmiş önümüze demlisi beklenirken
Yaşamak yaşamaya değer denilmiş bazı kimseler tarafından
Kim bilebilirdi söylenen yalanların yalan olduğunu?
Bilenler konuşurdu elbet
Bilenler susuyor ya her zaman
Birazdan,şık elbiseleriyle çıka gelen zenginden bir züppe kendine has iğrençliğini alıpta üstüne,mahvedici ses tonunu kuşanmış bir şekilde
Mızrağı ve kılıcı birbirine dikey yamuk uzanırken
Ağır aksak konuşup
O şakayı da yapacaktır
Mühim olan gülmemek
Gülmek
Sana ve bana yakışmıyor
Küçük Adam
3 Eylül 2017 Pazar
Daha önce de denemiştim bunu. Bir elim diğer elimden daha ağır gelirken yazmayı. Siz de biliyorsunuz ki bunun halk dilindeki adı dengesizliktir. Her neyse... Birçok kez doğduğumdan mütevvellit ölümüm bir defayla sınanacak kadar sıradan değildi elbette. Hayatta kendimi en şanslı hissettiğim gece, kendimden başka bir ben yaratmıştım. Bunun alkol ve yalnızlıkla doğrudan bir ilişkisi vardır, fakat doğam gereği doğrudan gelişen olayları sevemedim bir türlü. Tam da, evet tam da bu yüzden bizzat kendimle düzeyli bir ilişki kuramamıştım. Biraz gariptim, biraz çekingen, biraz üzgün. Bu üzgün tadımın insanlar üzerinde alıcı bir tat uyandırmasından medet umuyordum fakat insan kendini lügatındaki sözcüklere her zaman biraz daha yabancıdır. Ben bu yalnızlığın boşkonsolosuyum. Onları üzmeyeyelim, yani onlar dediğim, başını alıp gitmiş bir yığın korkak, ben onca korkağın hatrına on binlerce gece yokmuşum gibi yaşamışım. Bir gün daha yaşarım. Ne de olsa Çin Seddindekilerin kaçı görebildi Çin Seddi'nin ardını
28 Ağustos 2017 Pazartesi
ŞARAP
Denize atılan şarap şişesi hatırlanır bu gece
İçinde basit bir bahsin geçtiği
İki İtalyan takımının adı saklı
Bilir misin bilmem
Ancak bir şeylerin kanıtıdır bu dünyaya
Bir şeyler söyleyemediklerimdir
Bir şeyler anlayamadıkların
Anlayamadıkların insanın gördüğü bir hamam böceği kadar çirkin
Hamam böcekleri bu coğrafyanın kurtarıcıları
Bir merdivenin en gizli yaşam arkadaşları
Bütün bunların sorumlusu
Üstelik tüm çirkinliklerin de
Dört yaşındaki bir kızdır
Kimine göre güzel,kimine göre çirkin
Bazenleri eksik bir şiir
Bazenleri denizin getirdiği yalandan huzur sesleri
En önemlisi ise yalana ortak olan sevdadır
Sevdalar dünyamızın kurtarıcıları
Bütün kurtarıcılar bitirir yaşanmışlıkları
Canım annem
Anlamazdı hiçbir zaman söylenen yalanları
Filistinli bir çocukla aynı anda öldürüldüm
Aynı anda aldatıldı MUHSİN BEY
Sen ve ben
Yani aklınıza gelebilecek bütün zıtlıklar
Bütün alışılageldik ayrılışlar
Bir de ayrılıklar
Kabulüm değildir
En az iktidarına zalimin
Ve kılıcına Yezid'in
Direndiğim kadar
Direneceğim
Küçük Adam
17 Ağustos 2017 Perşembe
ON ÜÇ
Güneşli karanlıklarla aydınlanan gecelerde
Gülebileceğimiz zamanlarımız da olacak elbet
Sıcaktan nasır tutmuş ayak tabanlarımızla ve incinmiş kalbimizle
Gülebildiğimiz zamanlarımız oldu bizim
İnan yani
Sana ve bizlere
Odanın tam ortasındaki ama tam ortasındaki,tam ortasındaki
Odun sobasında demlenen çayı bekleyen çocuğun güzel bir gelecek hayaline inandığı gibi
Tanrının yağmurla dünyamızı arındırdığına inandığı gibi
Adalet bekleyen öğretmenlerin,amelelerin,insanların
İnsanın insana inandığı gibi inan yani
Bütün yalanlara
Bütün acılara inan
İntihar etmek için on üç nedenin var
İntihar etme aman!
Küçük Adam
14 Ağustos 2017 Pazartesi
İSTİSNASIZ DENGE
Zürafaların uzun bacakları, altı metreye dek yükselen boyunları, akasya ağacına meydan okuyan dilleri ve çöl koşullarına dayanaklı derileri vardır. Üstelik güçlü bağışıklılık sistemleri onları çokça enfeksiyona karşı korur.
Bazen hayatta kalmak için sandığımızdan çok bahanemiz vardır. Bir araya gelmiş toplumların bireyselleşmesinde saklı tekliğimiz bunu bazen fark edemez. Hadi bu tekliğe daha bilindik bir isim koyalım. Yalnızlık...
Bir sabah kendinizi ölümünüzle baş başa gördüğünüzde, bu vaziyetin korkutuculuğundan da ürkerek uyanmak isteyeceğiniz rüyada, çıkış kapınızın önüne ağır bir uyku park etmiş olabilir. Buna rüya demeyeceğimiz uyanmış olmalı zihnimizde. Bu düpedüz kabustur. Fakat hangi birimiz kabuslarını bilindik kimlikleriyle içeriye alır ki. Bu düpedüz düzenbazlık. Şimdi kabusumuza kaldığımız yerden devam edelim. İlk önce çalan telefonlara karşılık veremediğinizi, köpeğinizin açlıkla büyüyen haykırışını, kapıcınızın kat temizliği sebebiyle çaldığı zilinizin karşılık bulmayışını düşünün. Olayı burada kendi adınıza dramatikleştiren tek bir unsur var. İçerideki cansız beden sizsiniz. Işığınız dört gündür açık, köpeğiniz feryat figan... Fakat ölümünüzü ele veren daha sahici bir sebep var artık. Kokuyorsunuz. Bunu böyle gelişi güzel söylememiz fazlasıyla iyimser. Leş kokuyorsunuz. Karşı komşunuz bu kokuya ve gürültüye dayanamayıp ilgililere bildiriyor durumu, muhtemelen gelen kokunun artık sesi çıkmayan köpekten sebep olduğunu düşünüyor. Yanılıyor. Kokan sizsiniz. Kendilerine has yöntemle içeri dalan polisler gömleklerinin yakasıyla burnunu kapayıp olduğunuz, hayır hayır öldüğünüz odaya giriyor.
İnanın bana hiçbir kabus bundan sonrasını görememiştir.
Soluduğumuz ilk nefesle birlikte sırtımızdan atamayacağınız topluluğumuza merhaba deriz. İlk yaşam belirtilerimizle birlikte, iliklerimize işlenen en geçerli zıtlığı öğreniriz. Almak ve vermek. Hayatta kalmak için sandığınızdan az bahanemiz vardır, üstelik çoğu zaman tektir bu bahane: Alacaklarımızın daima vereceklerimizden çok olması hissiyatı. Sizden, çekirdek ailenizden, şehrinizden, ülkenizden, geçmişinizden ve onu getiren geleceğinizden şüphe etmeyeceğiniz ortak ruhumuz.
Zürafaların yalnızca üçte biri gelişmişliklerini tamamlayıp yetişkin birer zürafa olurlar. Bu, aslanların vazgeçilemez alacaklılığıdır.
Mehmet ZORLU
10 Ağustos 2017 Perşembe
SÜRÜNCEME GÜNCESİ
Derilerin üzeri ter tutmuyor
Yalın ayaklarımız uzun ve pak
Ayrıca tüm bu anlattıklarımız
Ve üstünden atamadığımız sayısız söylence
Ertelenmiş bir yaz tatiline benziyor
Sen sokağı dönmeyince.
Sana ulu ve ağdalı cümleler
Ve sevgi selleri
Ve tüm servetim..
Tam burada hüznüm çağlıyor.
Hayat ne de pahalı
Yine de bahsetmekten alıkoyamadığım;
Bir yanlış anlaşılmayla yediğim tokada,
Saçından aşırdığım köpekli tokaya.
Üstelik geçmemiş olana bir de...
"Geçmiş" diyorsun.
Yine de geçmiş olsun.
Çekip gitmekle ilişik
Sıradan ve saygısız
Ayrıca hakiki yollar kuruyorum
Tam bu sırada sokağı dönme hissin tünüyor
Aklımı alıyorsun.
Bunu aklım almıyor.
Mehmet Zorlu
4 Ağustos 2017 Cuma
BİR ŞEYLER
Bir bardak su koyarlar önüme,bir bardak çay
Yeşil ile morun birbirine karışmışlığıdır akşamlarım
Bir dal yalnızlık var,süslü bir yirmi birinci yüzyıl vazosunun içinde bir dal çiçek
Bir garip insanla beraber bir ben
Tekliğin betimlemesinin en minimal halidir anlatmaya çalıştığım
Rahatsız eder,ben olmam
Suyuma da çayıma da dokunmam
Çünkü ne çay benim istediğim çay,ne de su içmekten hoşnut olur bir yalnız adam
Bir bardak çay geri gider,bir bardak su
Bir garip insanla beraber bir ben
Ahı alınmış,ah almış
Birilerini üzüp,birileri tarafından üzülmüş
Kimse giremesin diye dondurmaların yanından geçip içeri
Bir abdal ve kızını kapıya koruma diye atadım bugün
Abdala bir çay,kızına da bir tiramisu ısmarladım
Küçük Adam
30 Temmuz 2017 Pazar
PERANIN ŞARKISI
Boşta kaldı ellerim
Bak boşta kaldı kalbim
Gözlerim öksüz
Sanki bana ait değil bu sözler
Bir yabancı gizlenir içimde
Sen olmadan ben,ben değilim
Sormak istemiyorum kimim diye
Cevabını almak istemiyorum
Yalan söylüyorum işte
Uzatma
Sen olmadan ben,ben değilim
Alışılmıyor
Ne yaptıysam olmadı son günlerde
Kalemim kağıdım arkasını dönmüş
Çok uzaklarda kalmış hislerim
Ocakta pişen özlem ve
Sevgi çalan düdük
Ne koku ne duyu
Dedim ya yarım kaldım işte
Sen olmadan ben,ben değilim
Solan çiçekler ve belki de
Ölüme terkedilmiş insanoğlu
Ben ölümün kıyısında gezerken
Sen dolaş
Kuş cıvıltılı, akan nehirlerin taştığı
Ama bir damla sevinin boşa gitmediği cennet bahçelerinde
Celladını beklesin aşkım
Tek bir kılıç darbesi
Ve kan
Dedim sanki öncelerde
Sen olmadan ben,ben değilim
Kızmamalı kimse bana
Sorgulamamalı ve sormamalı
Nedir bu hal diye
Hangi canlı tam ki sen yokken
Bilesin ki tam değilim
Hisset
Hisset ve bağır
Ben olmadan sen,sen değilsin
Araya girdi şair
Ve ekledi son satırı
Varlığın ve yokluğun
Ben,ben değilim
Küçük Adam
25 Temmuz 2017 Salı
GONCALARIN AÇTIĞI VAKİT GERİ GELECEĞİM ANNE
Bir gün olacak.Belki şimdi değil anne,ama bir gün mutlaka olacak.Biliyorsun,sen de görüyorsun gözlerimde.Acı çektiğimi biliyorsun anne.İnsan nasıl dayanır yaşamaya yaşamak değilse yaşamak?İnsan dayanabilir mi anne su içmeye,yemek yemeye,acı çekmeye?Bir zaruriyet ise yaşamak ki zorunluluk mudur o zaman yoksa gereklilik mi?İşte orada buna edilen müdahalenin adıdır söylemek istediğim.Söyleyemem anne.Sen anlarsın bilirim,gözlerimde gördün anne,gözlerimde görüyorsun,gözlerimde göreceksin.Hep aklımın ucunda kalacak gitmek.Gitmek anne,ne de güzeldir insan için.Bir yerde rahatsız olan gider anne.Bazen rahatsız olmasa da gider başka nedenlerle.Bazı zamanlarsa nedensizce gider insan.Canı ister mi insanın istemez mi bilinmez.Zaten bu bilinmezlikler değil mi insanı zorlayan anne?Hatırlarım senin de bir sürü bilinmezliklerin vardı.Daha doğrusu öyle sanırdın.Anlatmadığın için anlamadığımı sanırdın.Fakat ben anlardım.Sen de hep gitmek istedin anne.Ben senin gibiyim anlayacağın.Ama sen korkaksın anne,ben ise cesur değilim sadece.Aramızda dağlar kadar fark var anlayacağın.Ben bir gün intihar edeceğim anne.Ölmeyeceğim,intihar edeceğim.Yeryüzündeki bütün dini,ahlaki kuralları ihlal edeceğim bir gün.Bana yaşatılan bütün ihlallerin,bütün acıların karşılığını ancak böyle alabilirim anne.Beni anla anne.Biliyorum anlamayacaksın.Beni özleme anne.Biliyorum çok özlersin.Ama anne insan olmanın verdiği acıyı tahmin bile edemezsin.Eğer kalsaydı dayanacak gücüm-ki bilirsin ne kadar da güçlüyümdür.-bunu sadece sana yaşatmamayı arzulardım anne.Bilirsin,tanıyanlar bilir.Ne kadar da hoşnut olduğumu nedenselliklerden konuşmayı.Yaptığım yapmadığım her şeyin haklı haksız hep bir nedeni oldu anne.Şunu da bildiğinden gayet eminim bir köpeğim olsaydı eğer,ben onu değil seni seçerdim anne.Gitmezdim hiç senden.Fakat bilinen bir gerçektir ki ben köpeklerden çok korkarım ve benim bir köpeğim olmadı,benim hiçbir zaman köpeğim olmayacak.Bazıları bir kedim olduğunu söyler,bazıları bunu da kabul etmez.Bazıları onları sevmediğimden ama onların hala bana değer verdiğinden dem vurur.Bazıları saygı der anne,küçüğün büyüğe duyması gerekir diye de ekler.Bazıları da bana saygısız der.Küçük olmayı ben seçmedim anne.Ancak düşünürüm ki benden büyük olmayı onlar seçmişler.Ben bunu hiçbir zaman kabul etmedim anne.Kimse yoktur ki insan için,onun yarattığı kişilikten büyük olsun.İnsanlar bu yaratma işini üstlerine aldı alalı benim allahla da aram bozuldu anne.Oysa anlatırlar ki allah eskiden ne büyük,ne yüceymiş.Allahın bile sonradan bozduğu yerde benden ne istiyorlar anne?Ali lidar park istiyor mesela,Onur abi annesi geri gelsin ister,biraz da filmleri izlensin ister.Bir arkadaşım var sevdiği kızı istiyor o,çok seviyor anne.Bir ben biliyorum bunu bir de kendisi.Hitler bütün dünyayı ele geçirmeyi istemiş zamanında,Muhammed insanların belirli kurallar çerçevesinde belirli sınırlar gözetilerek kardeşçe yaşamasını istemiş.Tıpkı İsa ve Musa gibi.Benim de bazı isteklerim var anne.Bağırmayın bana,bana lütfen bağırmayın.Bana bağırmasınlar söyle onlara.Ben duyarım kim ne zaman,nerede,ne söyleyecekse bana söylesin bağırmadan.Bana bağırdıklarında intihar edesim geliyor anne.Ölmekten bahsetmiyorum,intihar etmekten bahsediyorum.Ben bir gün intihar edeceğim anne.O vakit yakarsın bütün yazdıklarımı.Belki bizim hocaların yazdığı dualar kadar etkili olmaz ama o külleri bir bardak suyun içine atıp abime içir anne.Belki o zaman geçmiş işe yaramazlıkların acısını şeyhlerden,hocalardan medet arayarak geçirmek yerine;şiire,kitaba,sanata döner yüzümüz.İşte o zaman anne bütün dünyada açacak goncalar,bizim goncalarımız açacak.Belki ben de tam goncaların açtığı vakit intiharımı geri döndürmek için gelir şeyh mınnahın ayaklarına kapanır affımı dilerim.Aynı anda paralel bir evrende amcamın bir kirişi ağzından öptüğü vakit geri geleceğim anne...
Küçük Adam
22 Temmuz 2017 Cumartesi
BEN DE ÖZLEDİM
Arada bir gerçekten çocuk olmak benim de hakkım diye düşünüyorum
Çok çabuk büyüdük biz
Hatta o büyüme telaşı içinde kendi benliğimizi bir kenara iterek bambaşka adamlar olduk
En önemli soru ise
Bunu gerçekten istedik mi ?
Yoksa belirli çevrelerce dayatıldık mı bu fikre ?
Zorladılar mı bizi sahiden ?
Düşündükçe kahroluyorum
Yanımda paytak paytak yürüyüp her şeye niye diyen küçüklerimi gördükçe bir daha düşünüyorum
Benim niye demeye hakkım yok mu ?
Niye ben insan olmaya çalışırken önüme çıkan herkes bir parçamı alıp gidiyor ?
Sahi tüm bu insanlar gelip gelip nerelere giderler ?
Neden kaçarlar bizden?
İnsanlar sevmeye pek gelmeyen yaratılışlar
Değerli olduklarını hissettikleri an bir değişimin içine giriyorlar ve farklı olma hissi onları farklı davranmaya zorluyor
Yani bir farklılık zinciri başlıyor aslında
Sevgi farklılığı doğuruyor
Farklılık gitmeleri
Gitmeler ise acıyı getiriyor kalanlara
Sonrası karanlık
Sonsuz karanlık
Aslında ben de özledim
Küçük Adam
11 Temmuz 2017 Salı
NEYİ NASIL OLMAN GEREKTİĞİNİ SANA ANLATTIĞIM ŞİİRİM
baharım ol
çiçekler açalım birlikte bazısı pembe bazısı beyaz olan
ve solmayan,dökmeyen yapraklarını adi sonbaharlarda
yağmurum ol
yağalım istediğimiz yerden istediğimiz yere
bulutları önemsemeden
hayat olalım tarlalardaki ekinlere
rüzgarım ol
okşa saçlarımı,hissettir kendini
ve üşüsün ruhum senin ölü nefesinle
istanbulum ol
yaşat beni içinde
yıllarca söylenecek memleket türküleri bestelet kendin için
palyaçom ol
sen rakı doldur ben anarım üstadı
eksilen taraf aramızda olmamalı
devrimim ol
al dünyamın yönetimini eline
direnmek yok senin olsun benliğim
sigaram ol
öylesine tütmesin dumanın
derdin zevkini yanında getirsin
sevdiğim ol
sevmeyi öğret bana
tek tek harf harf öğret
şiirler yazayım sonra uğruna
aşk ol
aşk ol picassonun bir tablosunda
cahit zarifoğlunun dualarında
ahmet kayanın isyanında aşk ol
öyle gel bana…
Küçük Adam
baharım ol
çiçekler açalım birlikte bazısı pembe bazısı beyaz olan
ve solmayan,dökmeyen yapraklarını adi sonbaharlarda
yağmurum ol
yağalım istediğimiz yerden istediğimiz yere
bulutları önemsemeden
hayat olalım tarlalardaki ekinlere
rüzgarım ol
okşa saçlarımı,hissettir kendini
ve üşüsün ruhum senin ölü nefesinle
istanbulum ol
yaşat beni içinde
yıllarca söylenecek memleket türküleri bestelet kendin için
palyaçom ol
sen rakı doldur ben anarım üstadı
eksilen taraf aramızda olmamalı
devrimim ol
al dünyamın yönetimini eline
direnmek yok senin olsun benliğim
sigaram ol
öylesine tütmesin dumanın
derdin zevkini yanında getirsin
sevdiğim ol
sevmeyi öğret bana
tek tek harf harf öğret
şiirler yazayım sonra uğruna
aşk ol
aşk ol picassonun bir tablosunda
cahit zarifoğlunun dualarında
ahmet kayanın isyanında aşk ol
öyle gel bana…
Küçük Adam
9 Temmuz 2017 Pazar
SABAHLARIN ÖNCESİ
Geceme aydınlık hakim
Nereye çevirsem de başımı inatçı bir uykusuzluk bırakmıyor yakamı
Dertlerle yoğruluyor kahpe aydınlığım
Oysa sabahlar gecelerin devamıdır
Ve nasıl başlarsa öyle devam eder mantığına adeta ispat yazar gibi
İyi sabahlar iyi geceler yüzündendir çoğu zaman
İşte bu nedenledir benim gece tutkum
Geceleri dünya uyurken uyuyamamam
Geceye olan saygımdandır , yaşamaya olan inancımdandır
Farklı gecelerim de vardır elbet
Sizin farklılıklarınız gibi
Yalnız ve uykulu geceler
Yalnız ve kanlı geceler
Yalnız ve şiirli geceler gibi
Ve geceler tanrının daha az mesai yaptığı vakitlerdir
Daha az yorulup benimle daha çok uğraştığı vakitler
İşte bu ikinci nedenidir geceleri uykumun kaçmasının
Tanrının bana olan çocuksu,bir o kadar da zalim hasedindendir geceleri uyuyamamam
Aslında geceler dosttur çoğu zaman
Bazenleri düşman olur sadece
Ara sıra varlığı son bulan ve özlenen insanlara kucak açar geceler
Onları saklar içinde
Kan dökülür bazı geceler
Can verilir
Benim çocukluğumda korkulurdu gecelerden
Sonradan öğrendim
Asıl korkulan görülemeyecek sabahlarmış
Küçük Adam
4 Temmuz 2017 Salı
VEDA
Bir insan biraz bile olsa anlatabilirse içindekileri birine
İşte o insan rahatlayabilmiştir biraz bile olsa
Tıpkı evine ekmek götürebilen bir amele
Kusursuz bir şiir yazdığını düşünen bir şair
Yaşamaya çalışan bir adam
Ki en büyük şiirimdir benim yaşamım
Yazmaya hala devam ettiğim
İçinde barındırır tutsak aşk betimlemelerimi
Kimsenin okumadığı çırpınışlarım da vardır elbet
Kasaba meyhaneleri gibi
Günümüz toplumu kafiyeli şiirleri sever
Ve ben on altı yaşımdan beri direnirim anlamsız kafiyelere
Derdim olanı anlatmaktan ziyade
Anlatılanı yaşamaktır
Başarısız olmuştur bu girişimim
Yaşadıklarım az kazanan sokak sanatçısının gitarından dökülen melodilerdir
Anlamlı bütünlüğümün değerini anlamsız takdir edilmeyişlerim belirler anlayacağınız
Anlamazsınız
Niyetim belirlidir
En büyük hayalim bir gün hayalsiz kalmak
O zaman ne de kolay olur insan için canını almak
Korkum günaha girmektir
Büyük günahtır kendi canına kıymak
Bir şair,bir şairi kıskanır
Bir doktor,bir doktoru
İnsan,insandan nefret eder
Aşikardır sevmediğim insanları
Bilinen gerçeklerdir asıl can yakan
Hayali kurulan bilinmedik sabahlardır
Geceler dosttur çoğu zaman
Gece zamanı şiir yazılır
Türkler kahvaltıda çay içer
Suriyeliler günün her saati nargile
Özellikle de İskenderun sahilinde
Küçük Adam
Bir insan biraz bile olsa anlatabilirse içindekileri birine
İşte o insan rahatlayabilmiştir biraz bile olsa
Tıpkı evine ekmek götürebilen bir amele
Kusursuz bir şiir yazdığını düşünen bir şair
Yaşamaya çalışan bir adam
Ki en büyük şiirimdir benim yaşamım
Yazmaya hala devam ettiğim
İçinde barındırır tutsak aşk betimlemelerimi
Kimsenin okumadığı çırpınışlarım da vardır elbet
Kasaba meyhaneleri gibi
Günümüz toplumu kafiyeli şiirleri sever
Ve ben on altı yaşımdan beri direnirim anlamsız kafiyelere
Derdim olanı anlatmaktan ziyade
Anlatılanı yaşamaktır
Başarısız olmuştur bu girişimim
Yaşadıklarım az kazanan sokak sanatçısının gitarından dökülen melodilerdir
Anlamlı bütünlüğümün değerini anlamsız takdir edilmeyişlerim belirler anlayacağınız
Anlamazsınız
Niyetim belirlidir
En büyük hayalim bir gün hayalsiz kalmak
O zaman ne de kolay olur insan için canını almak
Korkum günaha girmektir
Büyük günahtır kendi canına kıymak
Bir şair,bir şairi kıskanır
Bir doktor,bir doktoru
İnsan,insandan nefret eder
Aşikardır sevmediğim insanları
Bilinen gerçeklerdir asıl can yakan
Hayali kurulan bilinmedik sabahlardır
Geceler dosttur çoğu zaman
Gece zamanı şiir yazılır
Türkler kahvaltıda çay içer
Suriyeliler günün her saati nargile
Özellikle de İskenderun sahilinde
Küçük Adam
1 Temmuz 2017 Cumartesi
UMUTLUSUZLUK
Olmuyor değil bazı şeyler
Olmuyor değil
Olan şeyler de vardır elbet
Geceye sığınmış tenha yalnızlıklar bulunurdu mahalle bakkallarında ben küçükken
Parası neyse verilirdi,alınırdı
Bir şeker vakti kadar hoşumuza giderdi
Bir şeker vakti kadar mutluluk
Sonrasında açıklanıverirdi her şey
Şekerin boyası dilimize çıkardı
O vakit anlardık kandırılmışlığımızı
Mahalle bakkallarının da emperyalizmin bir oyunu olduğu açığa çıkardı o vakit
Bir kızgınlık hali başlardı
Bütün mahallenin çocukları isyana hazırlanırdık sonrasında
Cülus bahşişini isteyen yeniçeriler girerdi mahallemize ilk olarak
Arkalarında mehteran
Devrilirdi o vakit bakkal
Yıkılırdı saltanatı zalimin
Süpermarketler açılırdı o vakit
Gıda boyası kalmasın diye bütün şekerlerde
İlk zıbartmayan top icat olunurdu birden bire
O zamandan itibaren kaleci eldivenleri tarihe gömülmüştür
Tarihe gömülen koca koca kaleci eldivenleri
Tarihe gömülür o kadar
Küçük Adam
30 Haziran 2017 Cuma
SANATSAL AŞK
Art niyetli bir pazar akşamında elde çay ve sigara var yine
Gözlerden uzak yaşanılan hayatların kafa yastığa değdiği andan itibaren hayallerle süslenmesi bir gereklilik hali alıyor artık
Uykunun biraz geçe kaçması bundan nedenli
Düşününce üç kış öncesini
Tütüne yeni başlamış bir çocukluğun
Ve aşık olmanın getirdiği sahil kokulu yalnızlıklar güzeldi
Ve İskenderun hiç boş olmuyordu o kadar gözümde
Bir paket sigaranın yanında alınan iki kutu sakız
Ağız kokusunu geçirir ümidiyle ikişer ikişer atılırdı ağızlara
Yağan yağmurlara aldırmadan
Ve ben her sigarayla biraz daha büyüdüğümü hissederdim
Ve her sakızla biraz daha küçüldüğümü
Saklanılacak en önemli şey ise
İsmini bile zor söylediğim nane şekeri tadındaki mavi paketli dert ortağım değildi
On beş yaşında kolay değildi aşık olmak
Ve annenin yüzüne baktığında saklamak ondan
Kalbini alıp atmak istediğini vücudundan
Her akşamımın sebebini hala anlayamadığım karanlıklar içinde geçmesi bu nedenleydi galiba
Belki de hayal kurmak daha kolay oluyordu ışığın olmadığı boş odalarda
O kadar ileri gidiyordu ki bazen yalnızlığım
Markete gitme bahanesiyle çıktığım yalıkent sokaklarında
Bir ağaç altında buluyordum kendimi
Önceden saklamış olduğum sigara paketiyle birlikte
Sakız kutusu da cebimde
Çocukluğun verdiği düşünememe yetisi devreye giriyor
Ve yarım saat içinde altı sigara izmariti,dört adet sakız ve birkaç damla gözyaşı bırakıyordum ağacın dibine
Küçük Adam
Art niyetli bir pazar akşamında elde çay ve sigara var yine
Gözlerden uzak yaşanılan hayatların kafa yastığa değdiği andan itibaren hayallerle süslenmesi bir gereklilik hali alıyor artık
Uykunun biraz geçe kaçması bundan nedenli
Düşününce üç kış öncesini
Tütüne yeni başlamış bir çocukluğun
Ve aşık olmanın getirdiği sahil kokulu yalnızlıklar güzeldi
Ve İskenderun hiç boş olmuyordu o kadar gözümde
Bir paket sigaranın yanında alınan iki kutu sakız
Ağız kokusunu geçirir ümidiyle ikişer ikişer atılırdı ağızlara
Yağan yağmurlara aldırmadan
Ve ben her sigarayla biraz daha büyüdüğümü hissederdim
Ve her sakızla biraz daha küçüldüğümü
Saklanılacak en önemli şey ise
İsmini bile zor söylediğim nane şekeri tadındaki mavi paketli dert ortağım değildi
On beş yaşında kolay değildi aşık olmak
Ve annenin yüzüne baktığında saklamak ondan
Kalbini alıp atmak istediğini vücudundan
Her akşamımın sebebini hala anlayamadığım karanlıklar içinde geçmesi bu nedenleydi galiba
Belki de hayal kurmak daha kolay oluyordu ışığın olmadığı boş odalarda
O kadar ileri gidiyordu ki bazen yalnızlığım
Markete gitme bahanesiyle çıktığım yalıkent sokaklarında
Bir ağaç altında buluyordum kendimi
Önceden saklamış olduğum sigara paketiyle birlikte
Sakız kutusu da cebimde
Çocukluğun verdiği düşünememe yetisi devreye giriyor
Ve yarım saat içinde altı sigara izmariti,dört adet sakız ve birkaç damla gözyaşı bırakıyordum ağacın dibine
Küçük Adam
25 Haziran 2017 Pazar
YAŞASIN TURGUT UYAR
Bir sürü yalnızlığın içinde adam gibi bir yalnızlık bile yaşayamıyor bazen insan
Yüzünüze vuran bir sokak lambası,etrafta boş ve tanınmamış çocuk gülüşleri
Bir de deniz koymuş adını
Şu anlamsız muhabbet ne kadar sürdürülebilir?
Oysa yaşam sürdürülebilir olmalı insan için
Çekilmez yoksa
Denizin emsalsiz ve anlatılmaz kokusu ciğerlerimde
Sanki bütün çocukluğum geçmiş bu bankta
Sürdürebilmişim yani
On altı yaşımda başladım sigaraya
Ve tüm gece sürdürülebilir bir bağımlılık nikotin benim için
Hiçbir winston paketi yalan söylemez
Bir de dedem yalan söylemez benim
Allaha inanır da ondan
Ben de yalan söylemem
Ama inanmam allaha
Yüzüme vuran bir sokak lambası,etrafta boş ve tanınmamış çocuk gülüşleri
Siktirin gidin
Gittiler
Şimdi bütün içsel yenilmişliklerimi önüme koyabilirim
Sahi yenilmez değil miydim ben
İsminin birincisi,bir çok şiirin yaratıcısı
Yaratmak allaha mahsus derdi dedem
Yalan
Dedem de yalan söylermiş meğer
Ben de yalan söylermişim
Tüm insanlar yalan söylermiş
İnsanlar yalan
Dağlar gerçektir ancak,özgür dağlar biriktirdim ben içimde
Denizler gerçektir,özgür denizler biriktirdim ben içimde
Şu şiirin yazıldığı bina gerçektir,özgür binalar biriktirdim ben içimde
Özgürlük yalandır,ben yalancı
Bağımlı ülkeler biriktirdim ben içimde
Kahrolsun sömürenler
Amerika,ingiltere ve israil
Bir de kusura bakmayın ama zenci fransızlara hiç inanmadım ben
Kahrolsun fransa
Kahrolsun bütün faşistler
Kahrolsun şiire inanmayanlar
Yaşasın turgut uyar
Küçük Adam
24 Haziran 2017 Cumartesi
RIZANIN ABİSİNİN BABASI ÖLMÜŞ
Uçak piste indiğinde uçaktan inip inmeme konusunda kararsızlık yaşıyordum.Sanki başka çarem varmış gibi.Sonsuza kadar o uçakta kalacaksın diye bir teklifle karşıma gelseler kabul edeceğimden emindim.İnsanlar dört gözle uçaktan inmeyi bekliyordu.Diyeti yüzünden uzun süredir tatlı yiyemeyen bir kadın edası vardı çoğunda.İnecekleri toprak onların tatlısıydı.Yanımda annesiyle birlikte seyahat eden bebek bile onlardandı.Hiç ağlamamıştı yol boyunca.Belki annesi onu alıp 1-2 haftalığına akrabalarını ziyarete gitmişti.Hep ağlamıştı orada küçük arkadaşım.Geri döndüğüne mutluydu.Çünkü babası işi nedeniyle onlara katılamamıştı.Babasını seviyordu yani ufaklık.Bütün bebekler babalarını severler.Kendimi rahatlatmak için en sevdiğim oyunu oynamaya karar verdim.İnsanlara bak,düşün,yargıla ve anlat.Ön çaprazımda oturan genç kız ilişti daha sonra gözüme.Elinde küçük bir ayı vardı yol boyunca.Uçağa bindiğimizde çantasını yukarıya koymadan iki tane kitap çıkartmıştı.Onları hiç okumadı.Bütün yol boyunca o ayıya sarıldı ve uyumaya çalıştı.Uyuyamadı.Yüksek ihtimalle sayısal bir bölüm okuyor.Kitapları yanında taşıyor,ama okuma girişiminde bulunmuyor.Yine çok yüksek ihtimalle erkek arkadaşı tarafından alınmış o ayı.Eski erkek arkadaşı tarafından.O sevimli oyuncağı gördüğümde dikkatimi ilk çeken şey üstünde bıçakla yapılmışa benzeyen yırtıklardı.Kızgınlığını ayıdan almaya çalışıp,sonra ise kıyamadığını düşünüyorum.Onu hala seviyor.Ancak çocuğun onu sevmediğine bahse girerim.Ne makyaj ne de düzgün bir saç.Kesinlikle kendine bakmayı bırakmış.Çocukla aralarında hiçbir irtibat yok ve depresyonda.Yemek sırasında yanındaki adamın ıslak kekini yemediğini gördüğü an avını gözüne kestirmiş bir çita gibi hızlı davranması depresyon yargımı destekler nitelikte.Olmuyor dikkatim tamamı ile bu lanet şehirde galiba.Kız zaten en azından yüz kilo.Yani ıslak keklerin üçüncüsü olsa onu da yerdi.Kitapların üzerindeki Canan Karatay yazısını gördüğüme eminim.Onları okumuyor çünkü sağlıklı yaşama konusunda bir takıntısı yok.Büyük ihtimalle kızlarının çirkin olduğunu düşündükleri için ailesi tarafından alınmıştır kitaplar.Ayı mı ? Ayıyı da çok aç kaldığı ama ailesi tarafından diyete zorlandığı bir vakit ısırıp yemeye çalışmıştır herhalde.Yerimden kalkıp sırt çantamı aldım.Uçakta benimle birlikte bir kaç kişi daha kalmıştı.Ayağı kırık olduğu ve tek başına yolculuk yaptığı için hosteslerin yardımını bekleyen yaşlı bir teyze,üç çocuğuyla sıkıntılı bir yolculuk geçirdiği yüzünden belli olan kadın ve kabin ekibi.Merdivenleri teker teker indim.Unutmuş muyum havasını şehrimin?Şehrim unutmuş mu beni?Aprondan yürüyerek çıkıp valizlerin alınacağı salona geçtim.Küçük bir hava limanının,basit ve sıradan işleyişi idi bu.Basit şehrimin;basit hava limanı. Valizim olmadığı için hızlıca çıktım oradan.Dışarıya çıktığımda tanıdık bir yüz görmeyi beklemiyordum.Abimin telefonlarına çıkmamıştım.O da mesaj atmayı tercih etmişti sonra.Keşke okumasaydım o mesajı.Şu an evimde uykumun derinlerinde olurdum.Belki rüya bile görürdüm.Ardından akşama doğru kalkar,çaldığım bara gider iki bira içerdim sahneden önce.Sonra çıkar söylerdim o bombok şarkıları.Sahnede de iki kadeh rakı içerdim.Sonra sevdiğim şarkıları söylerdim kafam iyi oldu diye.Yavaş yavaş boşalırdı o vakit mekan.Ben zevkten dört köşe olurdum ki patron gelir,Tamam abi bak boşa çalıyorsun, derdi.Boşa çalınır mı hiç diyemedim ben daha.Toplardım gitarı.Evime döner iki duble viski atıp sızardım.Şimdi ise karşımda onsekiz senedir görmediğim abim,yüzünde garip bir ifade.Sanki babası ölmüş gibi bakıyor.Cidden de babası ölmüş adamın.Babamız ölmüş bizim.Hayat çok garip.Yirmi iki sene boyunca kaçmayı istedim bu şehirden.Sonra bir gün babam bana siktir git lan bu evden,artık baban değilim ben senin dedi.Ben de küçük bir valizi bile dolduramadım eşyalarımla.Aldım azımı,çektim gittim.Şimdi onun ölümü yüzünden geldiğim bu şehir hala kaç benden kaç benden diye bağırıyor bana.Ancak siktir git diyecek bir baba yok ortalarda artık.Abime doğru yürüdüm.Hoşgeldin dedi.Niye geldin,dedim.Cevap vermedi.Arkasını dönüp yürüdü.Ben de onu takip ettim.Babamın ölümü sayesinde hayatım boyunca kıçımı yırtsam binemeyeceğim bir arabaya binmiştim.Hatırladığım abim,babama benzerdi.Beni severdi bilirdim ama hiç hissettirmezdi.Zaten babam da beni severdi,onu da bilirdim.Ancak bana yaptığı en büyük iyilik ettiği son kelimelerdi.Zaten bu iyiliğine karşılık buradaydım bugün.Bana özgürlüğümü veren adamın üstüne toprak atmaya gelmiştim.Benim de onun özgürlüğüne katkım bulunsun diye.Yolda hiç konuşmadı abim benimle.Ben de buna hiç takılmadım.Kafamı pencereye yaslayıp dışarıyı seyrettim sadece.Olağanüstü bir ağaç popülasyonu vardı hava limanı ile şehir merkezi arasında.Eskiden de böyle miydi,sorusu geldi aklıma.Cevabını bilmediğim bir soruydu.Benim şehrimdi bir zamanlar burası,şimdi ise ne benim şehrim diyebilirim burası için,ne de benim şehrimdi.Hep filmlerde çıkar ya karşımıza bir anda yeni bir hayata başlayan insanlar,geçmişini silen,geçmişini unutan insanlar.Benim hikayemin arta kalanlarıdır işte onlar.Kırmızı ışıkta durduğumuz zaman bana doğru baktı abim.Orospu çoçuğusun,dedi ardından.Hiçbir şey demek istemedim ona.Aslında diyebileceğim çok bir şey de yoktu.Bizim bardaki çocuklar,ayda bir eve çağırıp siktiğim orospu derya,sahaf hüseyin abi.Ha unutmadan bir de evin karşısındaki dönerci ali usta,Hayatım bu kadardı benim.Samimi olduğum insanlar,bir şey dediğim insanlar bu kadardı.Deryayla pazarlık yapardım,hüseyin abiye bir liste verip şu kitapları akşama hazırlasana be abi derdim.Ali ustaya da yeşilliksiz her şeyi bol derdim genellikle.Nadiren yeşillik koydurduğum da olur dönerin içine.Ama hayatımda abime açılacak bir yer,söylenecek bir şey yoktu işte.Gömdük babamı it,dedi sonra abim.Mesajı geç gördüm.İyi bok yedin,lan şerefsiz 18 yıl oldu.Adamın bir lafına siktirip gittin.Senin ben beynini sikeyim.Adam perişan oldu.Annem öldükten sonra bu adam bize hem babalık,hem analık yapmadı mı göt oğlanı.Ani bir frenle arabayı durdurdu.İn lan aşağıya.Gelmemeliydin rıza dedim o an içimden.Ne gerek vardı.Bak aldın başına belayı.Abim sinirli bir biçimde inip kapımı açtı.İn aşağıya şerefsiz in.Küfür etmesene oğlum dedim.Benim suçum mu her şey?Siktir git dedi,gittik.Öldü.Gel dedin,geldik.Neyi yanlış yaptım lan ben.Siz ne dediyseniz onu yaptım işte.Bağırma bana.Cebinden sigara çıkartıp yaktı bana da uzatır diye bekledim ama uzatmadı.Sigara versene bana da,dedim.Bana doğru baktı ve sigarayı uzattı.Babam öldü lan benim,dedi.Senin gibi bir yavşağı mezarına götüreceğim de ne olacak.Git buradan rıza.Sen buraya ait değilsin.Arabaya binip uzaklaştı.Sırt çantam ve ben doğduğumuz ama bilmediğimiz bir şehirde,amacımızın ve düşündüğümüzün çok uzağında bir yerde bulmuştuk kendimizi.
Küçük Adam
20 Haziran 2017 Salı
BEN,GEÇEN ZAMAN VE ALLAH
Küçücük ellerimle sımsıkı tutundum sana
Hatırlamam,ancak anlatırlar
Ne de güzel bakarmışsın sen bana
Haddi hesabı yoktur yediğim dayakların abimden
Hatırlamam,ancak anlatmıştın
Hasetinden tepetaklak etmiş beni
Düşürmüş düldülümün üstünden
Neyse ne
Anne bebekliğimin allahısın sen
Küçüklüğü büyümüş ellerimin
Evin içinde sarı-kırmızı plastik bir topla indirmiştim 17.yüzyıldan kalma vitrinini
Hatırlarım,ancak anlatmamıştım
Budur bilmeyişinin nedeni
Bir de cami vardı elbet,allahın evi derdi ya dedem
Allahın eviyse o cami
İçindedir allah demiştim bir zamanlar
Ve ey evimin camisinin madagaskar esintili minaresi
Sen allahısın işte çocukluğumun
Biraz muhsin ünlü şiiri gibi değil mi?
Yanılgılardan türetir dünya yanlışlarını
Bir de çocuklar ölürken susanlar şeytandır demişti birisi
Tüm gençliğimi büyük bir yanılgı üzerine kurarken ben
Ölmedi mi çocuklar?
Hatırlasanıza siz suriyeyi
Bizim şehrimizde dilenenler,aç kalanlar
Yeri geldiğinde etleri satılığa çıkarılanlar
Onlar,onlar bizden değil mi?
Değilse bile ortada bir yanlış var diyor Alper abi
Buna müdahale etmek dininizin bir gereği değil mi?
Dininiz,dinimiz olmuş imanımız para
Kurşunun bini bir para
O gemide olsaydın sen de uçurulur muydu uçurtmalar Gazze şeridinde?
Şeridinde Gazzenin yanlışlıkla atılan bombalar
İki,saatte içilen sigara adedi
İki,Gazze şeridinde bir günde ölen çocuk sayısı
Zararlıdır bütün sigaralar
Marlboro dahil
Winston da
Allah,sen benim gençliğimde kayboldun
Küçük Adam
Küçücük ellerimle sımsıkı tutundum sana
Hatırlamam,ancak anlatırlar
Ne de güzel bakarmışsın sen bana
Haddi hesabı yoktur yediğim dayakların abimden
Hatırlamam,ancak anlatmıştın
Hasetinden tepetaklak etmiş beni
Düşürmüş düldülümün üstünden
Neyse ne
Anne bebekliğimin allahısın sen
Küçüklüğü büyümüş ellerimin
Evin içinde sarı-kırmızı plastik bir topla indirmiştim 17.yüzyıldan kalma vitrinini
Hatırlarım,ancak anlatmamıştım
Budur bilmeyişinin nedeni
Bir de cami vardı elbet,allahın evi derdi ya dedem
Allahın eviyse o cami
İçindedir allah demiştim bir zamanlar
Ve ey evimin camisinin madagaskar esintili minaresi
Sen allahısın işte çocukluğumun
Biraz muhsin ünlü şiiri gibi değil mi?
Yanılgılardan türetir dünya yanlışlarını
Bir de çocuklar ölürken susanlar şeytandır demişti birisi
Tüm gençliğimi büyük bir yanılgı üzerine kurarken ben
Ölmedi mi çocuklar?
Hatırlasanıza siz suriyeyi
Bizim şehrimizde dilenenler,aç kalanlar
Yeri geldiğinde etleri satılığa çıkarılanlar
Onlar,onlar bizden değil mi?
Değilse bile ortada bir yanlış var diyor Alper abi
Buna müdahale etmek dininizin bir gereği değil mi?
Dininiz,dinimiz olmuş imanımız para
Kurşunun bini bir para
O gemide olsaydın sen de uçurulur muydu uçurtmalar Gazze şeridinde?
Şeridinde Gazzenin yanlışlıkla atılan bombalar
İki,saatte içilen sigara adedi
İki,Gazze şeridinde bir günde ölen çocuk sayısı
Zararlıdır bütün sigaralar
Marlboro dahil
Winston da
Allah,sen benim gençliğimde kayboldun
Küçük Adam
14 Haziran 2017 Çarşamba
GEÇMEMİŞ
Kalburüstü meyhanelerde değil de
Evimizin kirli odalarında bir dost yanında bahsetmekten zevk aldık senden
Senin henüz haberin yokken
Sıla ve dost
Bir de şu umarsız gençliğim,çocukluğum
Çıkmamış sakallarımın verdiği rahatsızlık
Güçsüz omuzlarımın taşıyamadığı yük
Kıskançlıklarım,uğruna verdiğim kavgalarım
Hepsi benimdir
Benim olan her şey senindir
Küçük Adam
10 Haziran 2017 Cumartesi
ŞAHIS KİPLERİ
Esir düşmüş hayaller umutsuz adamların içinde saklı
Yasaklı meyvelerden yiyerek geldim bugünlere
Çekmedim daha cezamı
Bebek gülüşleri kadar içten ve bilinmezdir hislerim
Sevinçlerimi Kadıköy vapurunda martılara yem ettim
Hüzünlerim kaldı ellerimde
Hayat gevrek simit tadında sert ve yenilemeyecek gibi
Tek ihtimal kayıp etmemek
Fikrimce düşünmek yiyip bitiriyor ruhumu
Seni anlamaya çalışmak,seni yazmaktan daha zor olsa gerek
Bakınca senli sayfalara her defasında görüyorum bu duyusuz yalnızlığı
Ve o zaman sıcak yatağım farksızlaşıyor soğuk mezarlardan
Tanrı beni yanına davet ediyor
Gitmeye pek niyetim olmasa da
Aklımın bir ucunda hep hayalinle ölmek kalacak
"Sen"in somutluğu gözümde kayboldukça "ben" soyutlaşacak
Ve vasiyetimde şu kelimeler kaleme alınacak
"Biz"i seven "ben" ,"sen"i sevemedi
Yazdıklarım "onlar"ındır
Küçük Adam
8 Haziran 2017 Perşembe
KARAMSAR LEYDİ
Mateminin nedenini düşünmekle geçti son gecem
Bulamadım sebebini
Oysa dün biraz umutsuz biraz da karamsar bir leydi
Simsiyah elbisesi içinde
Rüya misali ütopik masallardan geliyor sanısını yerleştirmişti zihnime
Her bakış farklı bir izlenim
Ve farklı bir etkiyle son buluyordu
Garip bir akson-dendrit ilişkisi işte
Ne var ki göz yaşlarını görene kadardı
İçimdeki senli betimlemeler ve
Bunların sonucundaki mert gülüşler
O an
Ekvator çizgisinin iki yanı kadar zıt
Sarı rengine eklenen kırmızı ve lacivert kadar farklıydı psikolojik halim
Tesellinin bende olmadığı farkındalığıyla
Seni bir kez daha bensizliğe mahkum edip çekip gittim
Her dört otuz beşim gibi
Ama bunlar sadece fiili gitmeler
Bil isterim
Küçük Adam
31 Mayıs 2017 Çarşamba
DEMODE SEVGİ
Çok sıcak
Ve son günlerde gayet yalnızım
Sabrediyorum
Ruhumu ele geçirmeye çalışan zebanilerle savaşıyorum
Gökyüzümü elimden almaya çalışan düşmanlarımı şekerlerle karşıladım bugün
Dostça ve sevecen bir ifadeyle gülümsedim onlara
Ve dedim ki
Gökyüzü sadece benim olamayacak kadar büyük,
Sizlerin olamayacak kadar da mavi
Mavi kötü adamlara yakışmıyor efendim
Mavi iyi ve yalnız adamların rengidir
Yalnız olmayan adamlara da mavi yakışmıyor efendim
Onlar kırmızıyı ve yeşili giyerler
Onlar sevgiyi giyerler
Onlar insanları severler
Yalnız adamlar sevilmezler
Ve adamları yalnız olanlar sevemezler
Sevmek bu aralar çok demode efendiler
Küçük Adam
28 Mayıs 2017 Pazar
PENTİMENTO
Yavaş hareketlerle oturduğu yerden kalktı.Elleri saçlarındaydı.Bir başkası onu gördüğünde yüksek ihtimalle üzgün olduğunu düşünürdü.Ancak bu üzgün olmakla ilgili değildi.Bu, bu kadar küçümsenmemeliydi.Acı çekiyordu.İnsanların çoğu genelde mutsuz olurdu.Bir takım insanlarsa bazı zamanlar acı çekerdi.Her insanın acı çektiği;yanlışlığı henüz kanıtlanmamış ancak doğru olmayan bir önermedir.Gözleri doldu.Çevresinde bir sürü insan olduğunun farkındaydı.Dik durmalıydı.Yürümeye başladı.Şu anda çevresinde olan her şeyin önemsiz olması gerekmez miydi? Nasıl olur da hala davranışları çevresine bağımlı olarak değişim gösterirdi.Bu daha sonra üzerinde durulması gereken önemli bir konuydu.Hava sıcak sayılırdı.Üşüdüğünü fark ettiğinde bu yüzden korktu.Kesinlikle acı çekiyor olmalıydı.Dışarı çıktı.Ceketinin cebinden sigarasını çıkardı.Çakmağının olmadığını anlaması çok uzun sürmedi.Sigarasını geri paketine koydu.Metroya doğru yürüdü.Onunla birlikte yürüyen bir sürü insan vardı.Galiba onun peşinden geliyorlardı.Bazı insanlar,bazı zamanlar birilerinin peşinden giderlerdi.Durdu.Diğer insanlar da aniden durdular.Bir terslik vardı.Gerçekten onun peşinden geliyorlardı.Bazı insanlar,bazı zamanlar birilerinin peşlerinden gelmelerini istemezler.Bu gayet anlaşılır bir yalnızlık arzusudur.Bazen gayet rasyoneldir yalnız kalmak.Freud diye bir şey de yoktur.Biraz saat durmaya devam etti.Yürüseydi,kutsal yalnızlığı sıradan bir kalabalığın esiri olacaktı.Özgür bir yalnızlık,her zaman için bağımlı bir çokluktan daha makuldur.Durduğu yerde çömeldi.Onlar da çömeldiler.Yaklaşık olarak birkaç yüz kadar kişi çömelmiş,yerde oturuyordu.İçlerinden biri bugün sevdiği kadına evlenme teklifi etmişti.Çalan saatin sesiyle gözlerini açtı.Zaman kaybetmeden duşa girdi.Her zamankinin aksine saçını üç kere şampuanlamış,iki sefer liflenmişti.Parfümünü üç kez değil beş sefer sıktı.Evden çıkmadan annesinden dua istedi.Annesi onu öptü."Gelinimi yerime öp" diye de ekledi.İş çıkışı sevdiği kadını yemeğe götürdü.Lüks bir restoranda,okyanus manzaralı masalarında otururken köpek balıklarını ve timsahları izliyorlardı.Ayrıca kalamarlar ve karidesler de vardı.Sevdiği kadının gözlerinin içine baktı ve ona "Seni seviyorum.Evlen benimle." dedi.Kadın güldü.Hayır deyip gitti.İçlerinden sevdiği kadına evlenme teklif eden kalktı.Bir kaç garson kıyafetli adam da onun peşinden kalkıp onu takip etmeye başladılar.Garsonlardan birinin kafasında köpek balığı başlığı vardı.Çömelen adamla birlikte çömelen adamlardan olan ve sevdiği kadına evlenme teklif eden adam koşmaya başladı.Köpek balığı başlıklı garson ve diğer garsonlarda peşinden koştular.Kalamarlar ve karidesler...
Orhan çalan saatin sesiyle irkildi.Anneme gördüklerimi anlatabilseydim "Kıçın açıkta uyumuşsun oğlum"derdi diye geçirdi içinden.Kuş sesleri sabahın o eşsiz sessizliğini bozuyordu.Orhan kuşları da,seslerini de çok severdi.Yatağından kalktı.Dolabını açıp havlusunu aldı.Dolabının hemen sağ tarafında olan çalışma masasının üstünde duran su şişesini alıp su içti.Odadan çıkıp banyoya girdi.Orhan her sabah duş alırdı.Eski bir bankacı olan babası Orhan'a hep şöyle derdi "Bak oğlum artık biz meslektaş sayılırız.Sana iş hayatında vereceğim iki tavsiye var.İlki her zaman için güvenilir ol,haram yeme.İkincisi her sabah uyandığında duşa gir." Orhan bu tavsiyeye hep uydu.Banyo güneş almadığından ışığı yakmak zorunda kalmıştı.Havluyu askılığa astıktan sonra askılığın hemen sağ tarafında bulunan aynanın önüne geçti.Başını hafifçe sağa götürüp biraz gülümsedi.-Daha önceki yazılarda da yazdığım hiçbir kahramanın gülmeyi beceremediğini,gülmek ile gülümsemek arasında çok büyük bir fark olduğunu ve hepsinin bunu çok iyi bildiklerini defalarca söyledim.-Elini öne doğru bir insanla selamlaşma isteğiyle uzattı;"Merhaba Zeynep hanım,günaydın."Daha sonra bunu birkaç farklı şekilde daha denedi.Ardından da duşa girdi.Orhan duştan çıktıktan sonra üstünü giyinmek için odasına döndü.Yatağının hemen yanında bulunan şifonyerinin alt çekmesini açıp bir külotla atlet alıp giydi.Bugün günlerden salıydı.Dolabını açtı ve her salı giydiği takım elbisesini çıkardı.Orhanın 6 tane takım elbisesi vardı.Düzenli olmak başarıya giden yolda en önemli katalizördür.Bunu üniversitedeki en sevdiği hocası olan Turgut BAŞEĞMEZ söylerdi.Ayrıca bu şekilde her gün ne giyeceğim diye düşünmüyor ve zamandan da kazanıyordu.Yapması gereken bir sürü şey vardı.Üstünü giyindikten sonra odasından çıktı ve mutfağa gitti.Her zamanki gibi ilk önce çay suyunu koydu.Ardından dolaptan kahvaltılıkları çıkarıp masaya dizdi.Buzdolabının sol çaprazında bulunan dolaptan cezveyi alıp içine su koydu.Ardından iki tane yumurtayı alıp ocağın üstüne bıraktığı cezvenin içine attı.Daha sonra da ocağın altını yaktı.Mutfaktan çıkıp hızlı hareketlerle ayakkabısını giydi.Portmantonun üstünde bulunan kaseden anahtarını alıp dışarı çıktı.Kapıyı yavaş kapatmaya özen göstermişti.Apartmandan çıktıktan sonra hızlı adımlarla markete doğru yürüdü.Kamil amca çoğu sabah olduğu gibi marketin kapısının önüne koyduğu taburede oturuyordu.
-Günaydın Kamil amca
-Günaydın Orhan.Başka bir şey lazım mı?Hazır senin gazeteler.
-Yok Kamil amca sağ ol.Bugünlük başka bir şeye ihtiyaç yok.
Orhan iki gazeteyi alıp çıktı.Para vermemişti.Her ay toplu olarak Kamil amcaya gazetelerin parasını verirdi.Yeni Şafak gazetesinin içinden bulmaca ekini çıkartıp,gazeteyi çöpe attı.Elinde Sözcü gazetesi ve bulmaca eki kalmıştı.Evin karşısında bulunan fırından sıcak ekmek aldı.Apartman girişinde kapıyı anahtarla açıp yukarı çıktı.Eve girerken de yine ses yapmamaya özen gösterdi.Saatine baktığında yumurtaları koyduğundan beri dört dakika geçtiğini fark etti.Ocağın altını kapatıp yumurtaları soğuması için soğuk suyun altında tuttu.Aldığı ekmeği doğrayıp Sözcü gazetesiyle bulmaca ekini de masanın yanına bıraktı.Eksik yok gibiydi.İlaçlar dedi içinden Orhan.Bulaşık makinesinin yanındaki çekmecelerden alttan ikinci olanını açtı.İlaç poşetinden sabah ve öğlen alınması gereken ilaçları çıkardı.Sabah,kahvaltıdan sonra alınacak ilaçları da masanın üstüne bıraktı.Öğlen alınacak ilaçları başka bir poşete koyup salondaki yemek masasının üstüne bıraktı.Artık babasını uyandırabilirdi.Sessiz bir şekilde babasının odasına gitti ve onu öptü.Yaşlı adam uyanma konusunda biraz dirense de sonunda gözlerini açtı.
-Günaydın babacım
-Günaydın Orhanım
-Babam ben çıkıyorum.Kahvaltın hazır.Gazeteler de masada.Var mı akşama istediğin bir şey benden?
-O gazete bozuntusu çöpte de mi orhanım?
-Elbette babacım.Her zamanki gibi.
-Aslan oğlum benim.Hayırlı işler.
-Sağ ol canım babam.
Yaşlı adam doğruldu.Karşısında duran tabloya baktı."Sana da günaydın Cemile hanım.Görüyorsun değil mi yetiştirdiğin evladı.Bir gün olsun hissettirmiyor bana eksikliğini.Ama Cemile hanım özlüyorum biliyor musun?Çok koyuyor yalnız uyanmak."
Küçük Adam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)