FIRINLANMIŞ TAVUK GÖĞSÜ
Okula gitmek istemediğim günlerde başladı tüm bu kandırma isteğim. Bazı günler hayat anlaşılamayacak kadar soğuktu yataktan kalkabilmek için. Böyle derdi içimdeki Akdenizli. Annem olmasaydı, o yaşlarda başlardım aylaklığa. Annem benim hayata karşı direnişimdi çoğu zaman. Annemin haberi bile olmaz.
Olacak şeylere olan inançsızlık ve olan şeylere olan bağlılık tesiri bulanmıştır dört bir yanıma. Bunu berbere her gidişimde anımsardım. Önce girmek istemeyişim makasın altına, sonra dünyanın bütün yumuşaklığı sinerdi şakaklarıma. Bazı zamanlar olanlar, olana dek olası bir dayatmadır. Geçtiğinde serin bir ilkbahar dolar göğsüme. Yaşanmamış bir pişmanlığın taze gevrekliği tadından vazgeçilememiş bir hamur işi anısıdır. Köyümüzde tüm fırınlar erken paydos eder. Köyümüzde fırın yoktur. Köyümüz yoktu.
Hayatımın tüm yol haritaları çimen patikalara çıkar sanardım. Bu, zorluklara karşı direnmemenin iyimser bakış açısıymış. Üstüme sinen tüm bu huzurlu tembellik yeni asfaltlanmış yolların zift izleriymiş. Kara yolları doksan iki senesinde beldemizin kenarından geçerken üzülüp de bütün bu dağınıklığa, siyahlara boyamış mahallemin önünü. Mahallemin önünü bilirim. Taşlık mahalle yollarım. Mahallem üzgün.
Lise çağlarımdan başlayan büyük bir gerçeklik öyküsüdür hikayem. Hayatın albenili gözleri bürürdü gözlerimi. Bildiklerime inat bilmezdi kendini cahilliğim. Uzun ve kıvırcıktır saçlarım. Uzun ve üzgündür gençlik sandığım kendimden geçmişliğim. Hayat muhtemel bir sarhoşluktur. Hayat muhafazakar ve muhaliftir akşam sekizden sonra. Hayat akşamları bilmez. İkindiden sonraki zaman dilimidir geceler. Geceler gerçek ve biriciktir. Çok gece görürüz ortalama bir gelecekte. Tüm geceler aynıdır. Bilirim ki, karanlıktır.
Aynalardan kaçmak istediğim zamanlar da olmuştur en bilmediğim çağlarımda. İnsan bir kere görmeye görsün korkaklığını, duyurulamaz bir sesin büyüsüne kapılır gider. Acır kendine ve kendine acıyan herkes bilir ki yaşayış bir yerden sonra kaçıştır savaşamadığı her şeyden. Eğer bir şiirden bahsediyor olsaydı aynadan kaçışlarım, kendini kapalı ve kafiyesiz bir dörtlükte bulurdu. Oysa aynadan kaçanların ortak kaderidir dağınık satırlı yazılar. Uzak cümlelerdir onlar için iplik gibi mısralar. Birkaç mısrada rastlamıştım kaygılarıma. Kaygılarım yok, kaygılarım kayıp. Kaygılarım elbet, kaygılarım ilelebet.
Mehmet ZORLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder