MISIR
Bilmem kaçıncı gün bu, artık uykuyla alıp veremediğim kalmadı. Tıpkı tüm geçmiş gibi, bende kalması gereken her şey onda. Umudum, sevincim, sonunun sevince varacağını bildiğim hüznüm. Bari onu bıraksaydın diyemedim. Uykusunda konuşanlara inat susarmış uykum. Detaylarını bir köşeye bıraktığımızda budur bütün öyküm. Alamadığım yanıtlar... Böyle konuşuyorum diye üzülmeyin sakın, depresifliğim çocukluk günlerimde kaldı. Hayat gerçek hüzünler yaratmak isterse geçmişiniz sadece hayıflanacağınız bir şükür çetelesidir. Bunu anlayabilmek birkaç ömrüme bedeldi belki, belki de yeni bir ömrün hafıza kaybıyla yazıyorumdur bunları. Oysa bu durum yalnızca ve yalnızca mutluluğa yorumlanabilirdi müfredatlarda. Biliyoruz ki son dersler hep her şeyi unutabilmek üzeri. Her şeyi unutabilir insan, yağmuru tatlı bir eylülü, banka sırasında kendisine hediye edilen ertesi sırayı ve boğazını ağrıtacağını bildiği halde en mühim işiymiş gibi kemirdiği dondurma çakması buz parçasını. Sonra adını, dünyasını, adresini ve uzaklara diye nitelediği şehrini hiç bilmediğin, son birkaç cümlesini sevmek diye tamamladığın kahverengi gözleri duyuyorsun. Duyuyorsun. Görsen dayanamazdın . Ses tonunu görüyorsun alakadar olmayan kulaklıklardan. Duysan dayanamazdın. Tıpta ve aşkta her şey daha yaşanılır bir dünyaya alışabilmektir. Bunu bildiğin için tüm bu farklılıklar alıp götürüyor hikayeni. Şarkı yeniden başlıyor. Tüm bu şarkı dayanabilmektir yeniden, aynı acının aynı tonlarına. Farklı olsaydı ayıplardın. Aynı diye tüm bu görmezden gelişlerin. Ben seni bilmez miyim, üzülünce saklayamazsın. Saklayamıyorsun da zaten. Aramızda kalsın diye susuyorum tüm bu yalanları. Susmasaydın akardın içimden ,çünkü sen akman için içimden içerimde bir yerler iliklerdi tüm sabrımı. Dayanamazdım. Durup durup "her yerde her yerde" diye haykırırdım. Böyle diye diye susturursun beni. Şarkı yeniden başlar. Zaman kavramından bahsediyorum sana, tam bittiği yerden başlamasından. Başlamasaydı dayanamazdım. Çünkü tamamına bayıldığım bu şarkının, sen sadece nakarat kısmına aşıktın. Üç gündür aynı şarkı dilimde, kulağımda. Sen artık başka şarkılardasın. Ve benim ezberim bir mecburiyet üzeri iyidir. Senin hayat tecrüben aynı şarkıyı tekrar çalmayan bir radyo istasyonu kadar umursamaz ve yenicidir. Benim geldiğim zamanlarda en hatrı sayılır hissiyattır vefa. Bu yüzdendir ki ikimizin yerine aynı nağmeleri dillendiriyorum yüzyıllardır. Sen gittiğin yerde ikimizin yerine yeni yerleşim yerleri yarat ve aşkın tarifini anlaşılır bir dille anlat diye ilkel klanlara, ben tarih öncesi çağlarda sessizce bağdaş kuruyorum. Sadece tek bir kere, bir kere daha karşılıklı şekilde yankılansın diye sesimiz; inanmıyorum bu zaman kavramına. Çünkü eğer her şey akla ve mantığa sığar şekildeyse bu bizim çaresiz ve çabasız sona erişimizdir. Çaresiz sen, boşa çaba ben yani. Yani eğer yeni bir umut arıyorsa insan, tek şansı hiç inanmadığı mucizeler oluyor. İnanıyor muyum, bilmiyorum.
Mehmet Zorlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder