21 Mayıs 2017 Pazar


KAJU

Sen yoktun. Başlayacağım tüm hikayelerin ortak bitiş cümlesiydi bu. Çünkü, sen yoktun. Acır gibi kendime, birikirken bir tarafta kendi yalnızlığıma, lisanını hiç tanımadığım bir dilin gönüllü kobayıyken üstelik, civar köylerde sensizliğin doğurduğu ulaşılmaz mutsuzluktan bahsedecektim. Sarhoş diyeceklerdi, kadersiz diyeceklerdi ve diyeceklerdi sayısızca meftun diye. Bir türlü anlatamayacaktım sensizliği. Eksik kalacaktım ve bu eksiklik yaşatacaktı beni. Bilirdim ki sensiz tamamlanmayan ben, yarısı eksilmiş bir şiir gibi öksüz büyüyecekti. Anlamsız cümleler sıralayacaktım ve anlamsız olmaktan büyüyecekti tüm hikayem. Yanlış büyüyen hikayelerin yanlış yürüyen gelecekleri olacaktık. Oysa ben sensiz yazıldığım her dizeye ödemeye mecbur kaldığım vergi cezaları gibi isteksiz yanaşacaktım. Tamamladığım her eylemin sonunu ulaşmak değil de yerine getirmek diye bitirecektim. Aramızda kalan bir şeyler var, bilirim yerine getiremedim. Bu canımı ne kadar acıtsa da bir Orta Doğu şarkısını 18 defa dinlemekle aşacaktım bunu. Kelimelerine inanamadığım bu dünya kelimeleriyle boğacaktı beni. Başka bir şey olsa kabullenemezdim, sen doğurduysan eğer bu boğumu, bu boğum benim için katlanılır bir yaz stajı olacaktı. Bir şey, herhangi bir şey sorumluluk olduğu sürece sıyrılacaktı aramızdan. Bu aramızdan sıyrılanlar, biraz da mantığımıza sığdıramadıklarımız. Yani bir tarafından baktığımızda, anlamlandıramadıklarımız. En basit haliyle 18. defa dinlediklerimiz. 18, sayıyla. Selametle



Mehmet ZORLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder